başkalarına bakma hocam. mutlu olacaksan sevdiğin şeyleri yapmakta sıkıntı olmamalı. yaşın kaç olursa olsun.

başlığı görünce 40 civarı birisi zannettim. ki yine bence hiçbir şey için hiçbir zaman geç kalmış olmuyoruz, hayat sonsuz değil. 27 yaş bence çok çok çok normal. + evlilik ve cocuk hayat demek değil ve hatta artık şu zamanda bu yaşlarda bana daha uç geliyor evlilik. iş-kariyer için ise, şuan çalıştıgım yerde herkes 26-27 ve ilk işleri. ya da 38 yaşında mühendisimiz var 6 sene önce mezun olmuş. ya da benim yöneticim gerçek anlamda uzmanlığına 32-33 civarında kavuşmuş ve kendini öyle güzel geliştirmiş ki aranan bir insan olmuş ve şimdi amerika tarafından iş daveti aldı.

yuksek yaparken bi yandan calisirsan hic biseye gec kalmis olmazsin.

fakat calizmasan bile gec gozukmuyo

atatürk (sanırım) 44 yaşında "ülkeyi kurmaya" başladı. tesla da o yaşlarda ilk icatlarına başladı diye biliyorum. bir kaç ünlü isim daha var böyle.

Kesinlikle endiselenmen gerekmez. 27 bildigimiz genc yas. En fazla bir 3-5 sene "Yasitlarim boyle, ben soyle" dersin, sonra o farki bile unutursun. Kapanir gider :)

27 yaşındayım. Hayat felsefem bir an evvel hayata atılmak üzerine kurulu. Buna çok inanıyorum. Bir an evvel hayata atılmaktan yanayım. Erteledikçe ertelendiğini düşünüyorum hayatın. Çevrem hep böyle insanlarla dolu. Abim misal 32'sinde evlendi. Mütemadiyen bana keşke daha erken evlenseydim diyor.

24 yaşında evlendim. Elini öper 10 aylık bir bebeğim var. Yüksek lisans tez aşamasındayım. Doktora hayallerim var. Bir yandan da çalışıyorum sevdiğim işte. Mutluyum.

eğer içinde bir şeyler geç olacak diyorsa doğru diyordur. Yüreğinin sesini dinle. Benim yüreğimin sesi bana bir an evvel atıl hayata dedi hep...

Bence geç kalma. Bir an evvel atıl hayata. Zaman akıp gidiyor.

ben psikoloji okuyacağım, senden çok daha büyüğüm, geç kaldığımı düşünmüyorum. hatta yaşlılar için güzel şeyler yapacağım bu alanda. bizim yaşlılarımız da avrupadaki yaşlılar gibi olacak.

Umarım hedeflediğin yerlere gelirsin...

kendimizi bu hayatta hep baskalariyla kiyaslama hatasina dusuyor ve bunun sonucunda hayat boyu mutsuz ve stres dolu bir hayati yasamaya mahkum ediyoruz kendimizi.

kendini kiyas yapma huyundan vazgecir tez zamanda. diyelim ki vazgecmedin ve bu huyuna devam ettin. ne olacak? su anda kendini kiyasladigin insanlar 35-40 yil sonra olecekler. sen o zaman da kendini kiyaslayacak, ulan tum yasitlarim oldu ben acaba ne zaman olecegim deyip, hayatini gereksiz olan bu soruyla bitireceksin.

bu sebeple sana tavsiyem, tez zamanda kiyas huyundan vazgec. hayatini diledigin gibi yasa. bir kez geldigimiz bu hayata hic birimiz mutsuz ve stres dolu yasamayi haketmiyoruz.

27 geç değil insan kendini 20den sonra tanımaya başlıyor ne olduğunu biraz anladığın yaşlar 25 civarı. o yüzden bence asıl sorun bazı seçimleri erken yapmak ve bu yanlış seçimler arasında hayatın kalanında ezilmek.

27 geç değil, ama ne için geç değil? Güzel yapılmış bir plan için geç değil. Yükseği akademik kariyer için mi yapıyorsun yoksa hayata başlamaktan kaçmak için mi? Yüksek lisans yapma konusundaki fikirlerini bir gözden geçir derim. Yüksek yapıp sonrasında boşa 3-4 sene harcadım diyen çok insan tanıyorum, akademik kariyer yapılmayacaksa iş tecrübesi kasmak çok daha mantıklı.

ya yurt dışındayım da ;))

“Geçen arkadaşlarla yine yurtdışındayız .s.s.s”
O değil de sen şu insanlara özelden küfredip ardından “Beni mahkemeye ver xD” diyen eleman değil misin? Aklımda öyle kalmış. Hiç de öyle küfürbaz bir tipin yokmuş. Yolda görsem normal çocuk sanırım.

@ im cool with that

yok ben degildim o, yanlisin var.

@i m cool with that, tabii ki o. yoksa millete küfredecek cesareti nereden bulduğunu sanıyorsun? abd'de olmasına güvenen acınası bir ruh hastasının teki. ne kadar ağır problemleri olduğunu zaten bu tavrından da anlayabilirsin, adam hiçbir şey olmamış gibi dalga geçiyor resmen.

Haha ben de Almanci diyecektim, sorry dude, Manhattan'i bilmesem az ileride bir Turk kasabi ciragisin sanirdim.

aynı sorun bende de var, evde 3 kişi kalıyoruz, bir şeyler deli gibi beni yiyor, her tarafım kızarıyordu kaşınıyordu kabarıyrodu, ama aynı odada, aynı yatakta bile uyusak digerlerine bişi olmuyordu.

kanla ilgili biraz. kan çekiyo türüne göre.

Purple rain +1
Pire için ikimkex onbeş gün arayla ilaçlatmanız gerek.
Yumurtalar ilaçla ölmüyor yumurtalar çatlayıp bir hafta gecince yeniden pire sorunu oluyor maalesef

Evet.

İnsanların kendi fiziksel görünüşüyle alakalı fikirlerini merak etmek ?

ben mesela genelde ilgi çekmek için memelerimi açıyorum.

:)) bu gerçekten soru mu ? hadi ama, lütfen. Sorarken cevabını biliyorsunuz zaten, ayrıca hiç de öyle aşağılanacak hor görülecek birşey de değil, tamamen HERKESİN ihtiyaç duyduğu bir pozisyon. En fazla giderme yerlerinde farklılık gösteriyorsunuzdur.

Bu tür eylemlerin tamamı ''pazara çıkmak''dır, yani bi' nevi ''ben de burdayım'' deme şekli. Olaya şu sığlıkla yaklaşmamak gerekir; ''SADECE erkek ya da kız düşürmek için ifşa''. hayır böyle yapılmıyor, çokcası kendisini oradan da(ifşa) gerçekleştirme çabasıyla yapıyor. Birileri onları da görsün istiyor, birşeyler söylesin onlar hakkında, bi' masanın konusu da onlar olsun istiyorlar. Herkes ister. Tabi burada asıl acıklı kısım şu, duyurudan çok şey bekleniyor. Çünkü; zaten gündelik hayatta ortalamanın üzerinde bir fiziğe sahip olsalardı bu gibi ihtiyaçları buralara kalmayacaktı, gün içinde giderilecekti.

Bu yüzden burada gelecek bütün refleksleri göze alıyorlar. İnstagram'ın twitter'ın facebook'un da büyüsü bu, ''paylaşım'' paylaşmaktaki ana maksat farkedilmek. İnsanlar mukadderat gereği farkedilmek istiyor, tanrı bile bunu isterken insanın istemesini de çok görmemek lazım.

edit: burada tek bir ifşaya katılmadım. hatta ifşaların çoğunda başlıkları bile açmam, merak da etmem, ilgimi çekmiyor. Bunun da(ifşanın) faydasız olduğuna dair çokça yazım mevcuttur. Bu editi ''benim de kürt arkadaşlarım var'' penceresini kapatmak için yapıyorum. Ben kişisel olarak bunun zayıflık olduğunu düşünen birisiyim, keza eskiden ekşibition varken de orada ifşalara fazlasıyla karşı çıktığım kullanıcıları tarafından hatırlanacaktır. Ama bunun herkes tarafından giderilen bir duygu olduğu gerçeğini de anlatmak istedim. Herkes bunu yaşıyor, hissediyor. Yolda yürürken mesela güzel bir kız seni süzdüğünde onunla birlikte olmak istediğin için hoşuna gitmiyor, hoşuna gidiyor çünkü sana yaşadığını hissettiriyor. Varlığını kendine göstermiş oluyorsun bu vesile ile, bu da aynı tonun laciverti.
Kadınlar kadınlar için giyinir hezeyanının da laciverti.

çok uykum geldi.

Bir de bu akşamki ifşayı benim başlattığıma dair söylentiler, okuduğunu anlamayanların zırvalarından ibarettir. Ben ''hadi fotoğrafınızı çekip koyun'' diye birşey söylemedim hiçbir zaman. Zaten bu akşam evde dahi değildim.

hadi dağılalım, uyuyalım artık.

www.eksiduyuru.com

2 cm vizyonuyla kısıtlı aklını başkalarına projekte etmeye çalışan gerizekalılara ve insan davranışını kolundaki saat kadar basit sanan embesillere çok kulak asmamak gerek.

Aklı ifşa yaptığına göre partner arıyor ve sürekli attığına göre çaresiz'den öteye basmayan bir insan(!)ın ne dünyaya ne başkalarına ne kendine bir faydası dokunur, 70 yıl mı yaşayacak? O 70 yıl ömrü karıncaya versen daha az ziyanla daha verimli geçer. Bu insan ne düşünmeyi biliyordur, ne empati yapmayı, ne kendini sorgulamayı. Bu insan bilinçsiz ve farkındalıktan yoksun yaşayacak, öyle ölecektir. Bu insan oksijen israfıdır. Sokak hayvanından öteye geçemeyen farkındalığıyla geçirdiği ömrü israftır. Kaynak israfıdır, potansiyel israfıdır, kolektif varlığımıza zarardır, ilerlemenin gelişmenin önünde böyle yaratıklar durur işte.

Edit: Yorum uçmuş.

bakın ben de böyle bir şeyim. bakim, siz nasıl bir şeysiniz?

sözlükten daha küçük bir toplulukta sürekli yazan birilerinin kim ve nasıl biri olduğunu merak ediyor kullanıcılar. kendilerinin de merak edildiğini düşünüyorlar.

belki iyi bir muhabbet olacak, belki arkadaşlık ve evet belki sevgili/eş... ifşalara hoş gözle bakmayan herkesin aklı orasında burasında genelde ama ifşa yapanların değil! nihai amacı sevgili/eş falan bulmak da değil, olay oraya evrilir o ayrı, ama özünde amaç bu değil.

tabii ki fark edilmek, beğenilmek isteği de var. neden olmasın?

ekmek çıkar mı diye yapıyoruz.

amaçlarını bilemeyeceğim; ancak internet üzerinde takıldığım websiteleri içinde duyuru kadar karı kız düşürme amaçlı kullanılan hiçbir sitede bulunmadım. bırak siteyi; tinder'la kapışır bu site.

valla ben hep yaparım ama ifsa yaptim diye kari düşürdügümü hic hatirlamiyorum. ki dusse bile turkiyede degilim, amac bence geyik yapmak, eglenmek, kari kiz dusurmek icin atanda vardir ama herkes oyledir demek dogru olmaz.

(bkz: cinsel seks)

Cevapların her biri için ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Yalnız "Adramelekhh" nickli arkadaşın cevabı biraz ilginç geldi.

Her ne kadar yuvarlağa yakın bir cevap olsa da hakarete varan bir yaklaşım olmuş. Olsun, kendi görüşüdür ama bu cevabın ardından bir soru daha doğar. Şöyle ki;

Soru şu, "ifşa yapanların amacı nedir". Belli ki o kısımda bir anlama kıtlığı veya olguya yabancılık söz konusu. Size göre ayan beyan ortada olan bir açıklamayı herkesin görmesini beklemek doğru değil. Hadi diyelim böylesi ayan beyan bir mevzuya yabancı kalmak benim sığlığım olsun, olabilir, gocunmuyorum. Yalnız bu yabancılığın karşılığı insanlığıma kadar parantez içine girecek bir ünleme sebebiyet vermeli mi? Veya empatiden ne derece yoksun olduğuma? Veya bana bahşedilmiş/edilecek 70 yıl ömrü bir karıncanın çok daha verimli bir şekilde eda edeceğine? Oksijen israfı olduğuma?

Hayır normalde böyle bir yazıyı nick altıma girseniz dahi pek umursayacak biri değilim inanın. Dedim ya, bir soruya daha gebe, o yüzden devam ediyorum. Basit bir soruya karşılık yukarıda saydığım hakaretler dahil olmak üzere kusulan kin ve nefretin kaynağı nedir? Bunun da bir sebebi olmalı.

İroni veya şaka peşinde değilim sayın Adramelekhh. Umarım bu duyuruya tekrar bakıp cevap verirsiniz. Sağlıcakla.

yaşı yetmeyenler için, facebook ilk çıktığında yerli menşeili "yonja" diye bir çöpçatanlık sitesi vardı. baya ünlenmişti ama çok leş bir yerdi. o sebeple gururuna yediremeyenler gizli gizli profiller falan açıyordu.

sonra bir anda facebook çıktı. mahalle baskısı yüzünden yonja'ya girmeyen -yonja'da gizli profilleri olan herkes- herkes "aa ilkokul arkadaşlarımı bulacam" bahanesiyle facebook'a üye oldu. sonra facebook çok başka boyutlara ulaştı falan filan da hikayenin özü aynı.

ön planda hep bir bahane olur. olayın özü ise hep aynıdır.

zaten insanın çiftleşmesine giden yol da bu bahanelerdeki yaratıcılık/zeka oyunlarında gizli. sokaktaki köpek gibi beğendiğin dişinin önce poposunu koklayıp sonra çok afedersin işe geçemezsin. toplumun normlarına aykırı olmayan oyunlar, kurgular yaratmalısın.

özetle "insan"ı oynayan insan her platformu bu amaçla kullanabilir. yadırganacak bir durum yok. yadırgayanlarda esas problem var.

Çok özür dileyerek son yorumumu yapıyorum; "Adramelekhh" nickli arkadaşın yazdığı cevap bana hitaben değilmiş, kendisi söyledi mesajla. Başka bir arkadaş da teyit etti.

Bu soruyla kırıp gücendirdiğim insanlardan gerçekten kalben özür diliyorum. Amacım yadırgamak veya hor görmek değildi. Evet, adam/karı düşürmek şeklinde seviyeyi bizzat ben düşürerek sordum soruyu ama uzaktan bakan birinin gözünden görülen de kabaca bu, o açıdan değerlendirirseniz sevinirim. Yoksa bir üstteki cevapta yer alan yonja (ve belki ondan bile eski olan hotornot) gibi kavramlara da uzak değilim, biliyorum yani. Oralardaki olay zaten belirli amaca hizmet etmeleriydi (sanıyorum günümüzdeki örneği tinder mesela). Neyse, daha fazla uzatmadan konuyu kendi açımdan kapatıyorum. Esenlikler dilerim.

beyefendi, niye yalvarıyorsunuz? gayet de karı kız derdinde yüzde doksanı. sırf soru sordun diye gelip atar gider yapana "he amk (ankara mali kurumu), cinsel birleşme yaşayıp git" de geç. ne kasıyorsun?

not: senin son cevabın dışında hiçbir yorumu okumadım. kim haklı kim haksız bilmiyorum.

not 2: duyuruda küfür ettiğim için cevabım silinmiş. düzenledim. kıps.

Para durdukça değer kaybeder yatırım gerekli. Ev, arsa

çok kazanınca harcaması zor oluyo :)

Birikim yaptım hep, hiç savurgan değilim ama sevdiğim şeylere para da harcarım. Şimdi daha çok araba, seyahat, yemek, dil kursu ve sinema/rakı vs eğlence kısmına harcıyorum.

Yatırımı kendime yapıyorum. Yiyorum, içiyorum, geziyorum. Bol bol seyahate çıkıyorum, bol bol alışveriş yapıyorum. Ev arsa alacağım da nolacak? Şu dünyada kaç sene daha yaşayacağız ki paramızı taşınmaz mala gömelim? Ha ufak bir ev olursa iyi olur tabii, yaşlanınca rahat edilir ama o ev nasılsa olur. Miras, ikramiyeler vs. derken hallolur. Önemli olan şu hayatta keyifli bir şekilde yaşamak, geriye dönüp baktığında ne mutlu, ne dolu dolu bir hayat yaşamışım diyebilmektir bana göre. Gerçek yatırım budur.

sırayla altın-ev- döviz-borsa-vadeli mevduat ve kripto para şeklinde ilerledim.

Yemege harciyorum.

Mantalite olarak i m cool + 1. Ama bu aralar o kadar yoğun çalışıyorum ki parayı harcamaya vakit olmuyor bankaya yattığı gibi kalıyor

@i am coll haklisin da vakit yetmiyor ki gezmeye

m.youtube.com

(bkz: hayatta en hakiki mürşit ilimdir fendir)

Haci israilden domates ithal ediyoruz :)

Israil normal, sadece Türkiye çok kötü.

Diğer ülkeler çok iyi değil normal hayatları var, bizim insanımızın kafası çalışmıyor.

gelişmek için gereken doğruları (bilim, bilgi, inovasyon) yapma ile ilgili bu durum, fm ya da eu4 oynarken doğru yönetirseniz çok kısa sürede rakipleri domine edebilirsiniz mesela.

şimdi diyeceksiniz türkiye neden böyle olmuyor, olamıyor çünkü kültürel saçmalıklar mantıklı düşünmenin önüne geçiyor her zaman, israil'in bölgeden gelen bir kültürel saçmalığı yok, mesela bizim ülkede bir hükümet ben diyaneti kapatıyorum boşa para gidiyor dese, bunu tepkisiz yapabilir mi, bu tepkilerle uğraşmak ayrı enerji kaybı, bunun gibi bir sürü şey. türkiye gibi köklü kültürü olan ülkeler öyle 30-40 yılda değil 100-200 yılda belli seviyelere gelir.

ayrıca adamlar nasıl gelişilir, bunun yollarını biliyorlar, uygulamada sorun yoksa başarı garanti oluyor.

Para değil mesele; katar, kuveyt, arabistan'da para var ama vizyon yok

Para. Paralari vardi hep. Bu guc parayla geldi. Baska aciklamasi yok. Israil kurulmadan once de zengin yahudi doluydu dunya. Kahvahne muhabbeti gibi geliyor kulaga ama oyle.

ne kadar gelecek
garanti işbank vs. bankalar keser ciddi rakam
tfinans az keser ya da kesmez
konus

Alıcı banka pek kesinti yapmıyor zaten. Ama aracı kurumlar ciddi kesintiler yapıyorlar. Aracı kurumlar da paranın hangi ülkeden ve hangi bankadan geleceğine göre değişiyor. Dolayısıyla Türkiye'de hangi bankaya geldiğinin pek bir önemi yok.

transferwise en ucuzu diye duydum.

sitelerinde alacağınız miktarı da gösteriyor.

transferwise.com

gönderen kişi cep telefonuna western union appini yüklerse çok ucuza gönderebilir.

transferwise

www.cic.gc.ca
Express Entry en kolayi.

Kanadalı bi kadınla evlenmek veya erkekle.

fransizcaya gereke yok, Quebec disinda ve ust duzey memur olmaya falan kasmayacaksan kimse sallamaz.

yuksek icin gelip kalabilirsin buyuk ihtimal, master yaparken oturuma basvurusun. ama 4-5 sene calisir donerim isi yalan olur, oturumu alman zaten 2-3 sene surer minimum. sonra vatandasligi bekliyim dersen oda 4-5 sene surer, yani pasaportla doneyim dersen 10 sene lazim. 10 sene kanada'da takildiktan sonra TR'de kurda kusa yem olursun buyuk ihtimal.

Yukarida yazildigi gibi express entry puan uzerinden isleyen bir sistem. yas, egitim, dil, is tecrubesi gibi kalemler uzerinden puan veriliyor. basvuru yapmak icin secilirsen 6 ay gibi suruyor kalici oturum alma sureci. kalici oturumun ardindan 3 sene yasarsan vatandaslik basvurmaya hak kazaniyorsun. vatandaslik basvurusu da 1 senede onaylaniyor. toplamda 4 sene yani, 10 degil.

hedefin sadece para biriktirmekse avrupa'da kalman daha mantikli.

@hotpotato - oturum alma sureci 6 ay degil, 3-4 seneden beri bekleyen puanli system ile basvurmus arkadaslar var. dosyalarinda sikinti yok, saglik problemi falan yok, ama bekliyorlar zira sira var.

hadi senin isin hizli halledildi diyelim, 3 senede oturumu cebine koydun. pasaporta basvurmak icin 4 sene beklemen lazim, bu sire zarfinda 6 Aydan uzun yurt disinda yasaman yasak, oturum hakkini kaybedersin. 4 sene sonunda basvuracaksin, vatandaslik sinav tarihinin gelmesi de eger dosyanda problem yoksa en iyi ihtimalle 1 seneye yakin suruyor. yani hersey kaymak gibi gitse 7-8 sene, buda su andaki hukumetle. Justin abi kaybederse, bu islemleri daha da yavaslatirlar, bu hizlandirilmis hali yani.

fıtıktır o

Güçlü bir ağrı kesici al (internette benzer durumlara öneri bulabilirsen veya bir eczacı veya doktor tanıdığın varsa tavsiye al) ve doktora git olabildiğince erken. En kötüsünden şüphelenip strese girme.

Bana yıllardır çok nadir olur bu, 2-3 gün sürer geçer. Ben doktora gitmedim, sen git.

tükürmezler. afiyet olsun.

Yeni açılmışsa ve adam "senin kitabını yazarım kahpanalı" gibisinden açmadıysa telefonu bence tükürük yoktur. Hele bir de istediğin gibi yaptılarsa o zaman ali'yyul ala

Önceki iki burgerine de tükürmüş olabilirler.

Tükürmezler

çok çalışanlı bir yerse senin yemeksepetinde yaptığın yorumdan ancak manager veya owner haberdar olur

Afiyetle yedim bakalım.

düşük ihtimalin ötesi hiç sanmıyorum. zincir sahibi köpek gibi aramış seni daha ne :) ?

yemeksepetinde bu kadar güç wield edildiğini bilmiyordum. harika bir buluş ya. kimse rezil olurum diye birşey yapamıyor. restoran yemekseptinden, sürücü uberden, devlet twitterdan korksun

charlotte blanc, hocam bir de muhtar olunca yorum en tepede kalıyor üzerinden 1 ay geçse de başka bir muhtar yorum atana kadar :D Kötü bi yorumsa yani tepede muhtar yorumu şeklinde highlight edilmiş olarak gözüküyor.

Tukurseler bile hastalik gecme ihtimali cok dusuk bence.

amaçları şu: sen 15 gün içinde tekrar puanlarsan ve tabii daha yüksek puanlarsan önceki düşük puanın geçersiz sayılıyor yani puanları düşmemiş oluyor hem de potansiyel devamlı bir müşteriyi kaybetmemiş oluyorlar. win-win anlayacağın.

Tükürmemişlerdir ye

Rum kesimine Kıbrıs'tan geçemezsiniz, Girne'ye gidebilirsiniz. Kumar oynamıyorsunuz Kıbrıs'ta çok bir şey yok bu arada.

Kıbrıs= kumar & seks & uyuşturucu ve ucuz içki

nereye gidersen git başka hiçbir şey yok yapacak..

Rum kesimine neden gecemiyorum? AB vatandasi gecemiyor mu?

girne veya gazi magusa'ya gidebilirsin. hatta sadece bu iki yere git yeter.

Rum kesimine ab vatandasi olarak bile direkt kktc'den gecemiyosun.
Rum kesimine yunanistan aktarmali gidip, oradan kktcye gecip, oradan tekrar rum kesimine gecenbilirsin. Ama trden kktcye gidip oradan rum kesimine gecemezsin. Dedigim gibi, ab vatandasi olsan bile.
Gerisini bilmem.

eğlenmek için diyorsan arkadaşlar anlatmış. lakin gezilecek görülecek yer diyorsan 3-5 gün civarı gezmen gerekiyor. kıbrısta kumar seks ucuz içkiden başka bir şey yok demek en kibar haliyle cahillik.


sadece savaşla ilgili müzelere gitsen 1 hafta sürer. 1974 gibi yakın bir tarihte olan savaşın öncesiyle sonrasıyla bir sürü müze/tarihi yerde deneyimleme şansın var. ben girdiğim her müzeden ağzım açık ayrılmıştım. magosa-lefkoşa-girne 3lüsünden her birinde görülecek yerler illa ki var.

ha diyorsan ki eğlenecek ne var? denize gir, karıya git, kumar oyna.

@kuehles blondes

Bu soyledigin dogru degil, uzun sure kibrista yasadim ve defalarca tr den kktc gidip, kktcden rum tarafina gittim.


Egerki siz turk pasaportunuzdaki schengen vizesini gosterip girmek isterseniz, hayir derler, olmaz. cunku onlar turk vatandaslarini tanimazlar European Cyprus'ta, senin pasaportun gecersizdir onlarin gozunde ve uzerindeki vizeyede bakmazlar.

Fakat senin AB pasaportun var ise hic sikinti yasamadan gecersin, American passportta olur,

Hayatta kumardan, seksten, alkolden, vesair eğlenceden başka bir amacın yoksa, Kıbrıs'ta da bunlardan başka yapacak bir şey bulamazsın tabii. Cevap bunlar olsa, hellim peynirinden çok kumarla bilinen Kıbrıs'ta ne yapacağını sormazdın diye tahmin ediyorum.

Kültüre tarihe ilgisi olan, gezmeyi görmeyi seven insan Kıbrıs'ta yapacak çok şey bulur. Kıbrıs'ın tarihi neredeyse insanlık tarihi kadar eski. Yönetimi çok defa el değiştirdiği için, farklı kültürlerin farklı farklı eserleri var; kaleleri zindanları, manastırları, çarşıları vb. Ayrıca Rum katliamları ve takip eden Barış Harekatı üzerine onlarca müze ve şehitliği var.

Ben Lefkoşa'yı Girne'den daha çok beğendim. Gazimağosa'ya ise methini duymuş olmama rağmen gidemedim. Böyle bir gezi için gidilecekse şahsi fikrim Girne ve Lefkoşa için ikişer gün ayırmanın iyi olacağı. Mağosa için bir şey diyemiyorum tabii.

Kültürel merkezler ve otellerin dışında, gördüğüm kadarıyla adada 80'ler 90'lar hayatı yaşanıyor. Ha taksiciler taksimetre açmayıp kafalarına göre belirledikleri tarifeden turist yoluyorlar. Araba kiralamanın ucuz olduğunu söylüyorlar. Trafik tersten aksa da bence tercih edilebilir.

Unutmadan; pasaportta KKTC damgası olursa Schengen'de (Yunanistan'la sınırlı sanırım bu) sorun çıkarılabiliyormuş. O yüzden Türk vatandaşlarının nüfus cüzdanıyla gitmesi tavsiye ediliyor. (15 Temmuz sonrası pasaportsuz çıkışlarda havaalanında pasaport kontrolü öncesinde bir polis kontrolünden daha onay alınıyor. Pasaport kontrolünde hatırlayıp da zaman kaybetmeyin. Memur olmadığını ispatlayacak sigorta dökümü, öğrenci belgesi vb. belgelerin yanında olması gerek)

Ben Girne'de kaldım 4 gün 3 gece. Eğer bir tur ile balayı tarzı tatile gidiyorsan araba kiralama imkanını sor. Araba kiralayınca alışırsın araba sürme pratiğin varsa. Ben öyle yapıştım. Mavi köşkten, Apostolos Andreas Manastırına, Lokmacı Barikatından Gazimağusaya kadar gittim. savaş tarihi meraklısıysan çok iyi bir gezi olur. Şahsen ben ikinci sefer gideceğim gelecek sene.

Kesinlikle kimlik ile gidin. Yukarıda dendiği gibi pasaportta damga olursa daha sonra Yunanistan vizesinden sorun çıkabilir değil, kesinlikle çıkar. O yüzden giriş pasaportla olmamalı

@purple rain.
Travelers entering the Republic of Cyprus via the illegal / closed airports and ports (i.e. all the airports and ports in the occupied areas), are in breach of national law of the Republic of Cyprus. Therefore, you are urged to travel via the recognized ports of entry (provided that a visa has been granted to you), so as to avoid any possible problems . The legal ports of entry into the Republic of Cyprus are the airports of Larnaca and Paphos and the ports of Larnaca, Limassol, Latsi and Paphos, which are situated in the area under the effective control of the Government of the Republic of Cyprus. Any entry into the territory of the Republic of Cyprus via other port or airport in the area of Cyprus in which the Government of the Republic does not exercise effective control (Turkish occupied area) is illegal.

Hatta ozet geceyim,

"Any entry into the territory of the Republic of Cyprus via other port or airport in the area of Cyprus in which the Government of the Republic does not exercise effective control (Turkish occupied area) is illegal."

Kisi ayirmamis. Ama tabi ABdeki buyuk abilerden korkuyor olabilirler, benim vatandasimi nasi almazsin diyebilirler. Romanya, bulgaristani takar mi bilmem ama. Ya da gelen gelsin, cok da fifi, gozumuzun tutmadigini almayiz filan demis olabilirler cunku akdeniz genisligi. Bu arada bende de ab vatandasligi oldugu icin bu konuyu arastirmistim. Oradan biliyorum.

Evet
27

ben şahsen artık öyleyim. sinirlenip geçiyorum en fazla. yaş 25

daha çok salak olduklarını düşünüyorum.

ben 25 yaşındayım da bizim ve daha büyük neslin de kayda değer bir politizasyonunu görmedim. hiçbir fark göremiyorum. öncekiler de apolitik ve benciydi, sonrakiler de öyle olacak.

bir fark göremiyorum. 27.

Benden sonraki, onceki veya kendi neslimin neyi nasil yaptigiyla cok ilgilenmiyorum, merakta etmiyorum.
25

@doxanikee +1

ek olarak, insanlar artık daha da bireyci oluyorlar, türkiye'de daha geç oluyor ama oluyor. apolitik olmayanların da bilgisizce politize olduklarını düşünüyorum ben. farklı fikirleri aynı zihniyetle savunuyorlar, aynı saldırganlık, aynı sağırlık, aynı argümanlar. ezbercilik.

dox +1
25

düşünmüyorum.

orta sınıf ahlakıdır bu. akp döneminde de orta sınıf biraz daha büyüdü ve korkaklık arttı.

tam aksine, akp ülkeyi o kadar kutuplaştırdı ki insanlar 90'lardakine göre daha politik. daha donanımlı olmayabilirler, hatta politik görüşleri daha sığ olabilir ama siyasetin hayatımızı bu kadar etkilediği yıllar en son 80'ler başındaymış. galiba akp'nin ülkeye tek katkısı bu.

bizim gibi refah seviyesi düşük ülkelerde insanlar siyasete daha çok dahil olmalı. her şeyin tıkır tıkır işlediği gelişmiş ülkelerde bu durum çok sorun yaratmaz ama bizim gibi ülkelerde insanlar nasıl yönetilecekleri konusunda ses çıkartmazlarsa anında tepelerine binilir.

25

Bizim nesil de böyle. Kırılma 90 larda başlar. 90lardan önce doğan nesil biraz daha bilinçlidir.

80 darbesinde çocuk olanlar ve sonrasında doğanlar ebeveynlerinin haklı endişeleriyle olabildiğince apolitik olarak yetiştirildiler. tüm bunlara darbe sonrasındaki devletin bütün siyasi-sivil toplum hareketleri üstündeki baskısı da eklenince 70-90 arası doğan kuşak tamamen pasivize edildi.

gezi parkı ise bir milattı. gerçek bir devrimdi çünkü internet-cep telefonu-bilgisayar-tabletler ağı devletin adeta yasama-yürütme-yargı organı kadar değerli ve kontrölünde olan "medya"yı bastırmıştı.

şu an tarihte bir ilki yaşıyoruz. devlet gezi parkı süreciyle sosyal medyanın önemini daha fazla kavrayıp sosyal medyaya daha çok yatırım yaptı. tüm bunlara rağmen gezi jenerasyonu sosyal medyada halen daha üstün.

86'lı olarak gezi parkını yaşamış, görmüş, hissetmiş biri olarak gurur duyuyorum ama kendi kuşağıma mal ederek 90 nesline haksızlık da etmiyorum. artık dünya başka bir yöne gidiyor. şimdiki kuşaktan, hele hele böyle bir türkiye ortamında bir gezi parkı daha beklenemez, acımasızlık olur.

özetle ben tam tersini düşünüyorum. gezi parkı ve medyayı düşürdüğü konum babında internet vasıtasıyla her kuşak biraz daha politikleşiyor. ve yakın gelecekte de internet ortamında çok radikal yasaklar bekliyorum.

Yaş 32.

Kendi öğrencilerimden gözlemlerimle aktarıyorum, bence genel olarak haklı haksız her şeye karşı duruş eylemindeler ve bizim neslimize göre daha bencil olmalarına rağmen sosyal medyayı ya da teknolojiyi daha iyi kullanabilmeleri nedeniyle daha kolay örgütlenebiliyorlar. O yüzden ben de apolitik olduklarını düşünmüyorum. Yalnızca yukarıdaki arkadaşların da dediği gibi derinlik yok denebilir ama yaş ilerledikçe o da artacaktır. Umutsuz değilim.

Kesinlikle 29 yaşındayım ve gezi dahil elimden geldiğince katılabildiğim kadar politik ve insanların hayatlarının özgürleşmesinin istendiği fikrinin yanında oldum fakat bir zaman sonra kendi hayatına bakamadığını ve gerçekten politik olayların içinden çıkılmaz bir hal aldığını farkettim,ya da ben bir din veya siyasi görüş için mi dünyaya geldim sorgulamasına da girmedim değil,din ve politikayla alakamı kestim.Kısmen ateist ve apolitik oldum kısacası ve böyle belki daha çok kendimi huzurlu hissediyorum haber, gazete, tv (zaten yıllardır izlemiyordum) olan biten ne varsa hiçbirisini dikkate almıyorum bir boklar olacaksa zaten olacak diyorum,kısacası üzerine çok kafa yorduğun zaman kendi gençliğinden ve zamanından gidiyor,elimden geldiği kadar müzik sinema tiyatro yada sanatsal faaliyetlerin bulunduğu ortamlarda maddi imkanlarım el verdikçe bulunmaya çalışıyorum,aşık olmaya çalışıyorum yada bir hayvanı sevmeye çalışıyorum,bence bunlar da hayat içerisinde herkesin dikkate alması gereken detaylar.

bence sizde kaygı bozukluğu başlangıcı olabilir. hayata olumlu bakın. yani bardağın dolu tarafını görmeye çalışın. bunların hiç birinin başınıza geleceğinin ya da gelmeyeceğinin garantisi yok. sağlığınıza dikkat edersiniz. check up yaptırırsınız kaygılarınızı azaltırsınız.

böyle yaparak elinize bir şey geçmez. hayat devam ediyor. kötü şeyler yaşasak dahi kendimizi hayata motive etmeliyiz.

başınız sağolsun.

kardesim babaannen oldu diye uzulmek nedir ? olumsuzluk diye bir sey yok bunun farkindasindir umarim..

hastaliklar ve olum kacabilecegimiz durumlar degil malesef, ne kadar kendimizi korusakta, genetik faktorler, cevresel faktorler bizi hasta yapiyor ve oluyoruz. heleki babaannenin olmesi kadar dogal bisi olamaz. genc yasta olmedigi icin sansli denilebilir, sende, bende, bizim cocuklarimizda hasta olup veya hastalik belirtisi gostermeden olecegiz, nasil olecegini, ne zaman olecegini veya kiminle olecegini dusunmektense su an yasadigin hayatin tadini cikartmaya bak, zamani geriye almamiz mumkun degil, her gecen saniye beklenen sona yaklastiriyor bizi bunu kabul edip, keyfine bakmayi dene.

Benim de en yakınlarımdan ilk kaybettiğim babaannemdi. Kronik hastalıkları vardı ama böyle bir hastane/hastalık süreci olmamıştı.

Babaanneyle ilişkisine de bağlı olarak insan üzülüyor tabii ki. Çocukluğunu da kaybetmiş gibi hissediyor bir yandan. Üzerinden biraz zaman geçince, artık eski hatıraları anlatmaya başladığını fark ediyorsun. Anılarınla yaşıyormuş gibi. Gülerek anlatıyorsun.

Ama senin durumunda farklı bir şeyler var. 2 ay, yokluğa alışmak, ölümü kabullenmek için makul bir süre. Seninki yakınını kaybetmekten farklı bir hal almış.

Bir gün öleceğinin idrakinde olduğundan emin misin? Ölüm deprem, sel, yangın gibi gelip dağıtıp giden, piyango kime çıktıysa onun canını yakan bir şey değil. Hepimiz için kaçınılmaz son.
Kanser veya bir başka hastalık ise çok farklı. Bak sen de diyorsun, babaannen sağlıklı beslendiği halde yakalanmış hastalığa. Günde iki paket sigara içip de hala hiçbir derdi olmayan ihtiyarlar da var. "Sal gitsin keyfine bak ya" demiyorum tabii de her gün her dakika, her lokmanda kanseri düşünmek sağlıklı bir durum değil. Yaşadığımız hayatlar zaten genel olarak sağlıklı hayatlar değil. Soluduğumuz havadan, yediğimiz yemeğe kadar zehir her yerde. Telefon ve bilgisayarlar için bile hiç iyi şeyler söylemiyorlar ama tuvalete telefonla birlikte giriyoruz. Yanisi tehlike de gerçek ama değiştiremeyeceğimiz şeyler için üzülmek, hayıflanmak anlamsız. Tamam sen yine de dikkat et, sağlıklı beslen, sigara içme, spor yap vb. Öte taraftan, sırf böyle düşüne düşüne bile kanser olabileceğini düşünüyorum. Kötüyü fazla düşünmemek, gönlünü ferah tutmak lazım.

Ölüm kesin. Hatta hayatta kesin olan tek şey. Ama kanser bir ihtimalden ibaret sadece.

Ölüm üzerine düşünmekte de yanlış bir şey yok ama nasıl düşündüğün çok önemli. "Kesin ölcem ben. Acılar içinde ölcem. Ağrılar sızılar içinde mi ölcem acaba?" falan diye karamsar şeyler düşünmekten uzak olmak lazım.

Biraz geri sarıyorum, sen ölüm acısının hafiflemesi için makul bir süre geçirmişsin zaten ama bu endişeler yakınını kaybetmekten farklı bir noktaya gelmiş. Aklından çıkarmaya çalış bunları. Çıkaramaz, düşünmeye devam edersen destek almanı tavsiye ederim. Öyle her dakika "kanser olcam, kanser olcam" diye diye korkuyla yaşamanın anlamı yok. Kendi ömrünü, hatta sağlıklı günlerini ziyan etmiş olursun sadece.

dedelerimin ikisi de küçükken öldüğü için bir şey hissetmemiştim pek. benim de babaannem yüksek tansiyondan felç oldu. 2 ay sonra kaybettik. kapı komşumuzdu. defnedilirken hüngür hüngür ağlamıştım. tabi 20 yaşındaydım o zaman. 4.5 yıl oldu öleli, arada aklıma gelir hüzünlenirim. hep maşallah derdik annemle, hiç ölmeyecek gibi gelirdi. şimdi sadece anneannem kaldı. alışıyorsun, hayatta olanların değerini bil.

@iddaacı aslında olumlu olmayı başaramam çoğu zaman. Kendimi en kötüsüne alıştırmaya kodlanmışım. Hayal kırıklıklarını kaldıramayacak kadar güçsüzüm çünkü:( o yüzden olumlu olmak çok zor.

@purple rain kardeşim napalım üzülüyoruz elde değil. Anı yaşamak daha öenmli ama çok haklısın.

@lazor “çocukluğunu da kaybetmiş gibi hissediyor insan” aynı cümleyi kurmuştum o ölmeden 1 gece önce. Çocukken annem çalıştığı için onun yanında büyüdüm, çocukluğumu hatırlayınca annemden çok babanemle olan anılarım geliyor gözümün önüne. Aslında kabullenebildim mi bilmiyorum, kabullendim gibi geliyor ama onun çaresizliğini o kadar yakından gördüm ki gerçekler yüzüme çarptı çok yakından. Eli kolu bağlanıyormuş insanın. Bunu aşamıyorum kafamda. Kafama takılan şey ölüm değil, elbette bir gün ölecekti, ama kanser olması ve doktorların bizi “yapacak bir şey kalmadı, eve götürün” diye eve yollamış olmalarını kabullenemiyorum. Çaresiz oluşumuzu kabullenemiyorum.

@nothing in my way hayatta olanların değerini bilmek gerek haklısın..

Cevaplarınız için teşekkürler.

Ölüm şüphesiz herkese uğrayacak bir olgu,ben de 10 yaşında bağırsak kanserinden babamı kaybettim ve en ufak mide şikayetimde sanki öyle oldum gibi hissetme durumlarım vardı(hatta bazen ara sıra yine vurmuyor değil) ama iki örnek vereyim madde madde

Babam

-Düzensiz yaşam tarzı
-6 yaşından beri sigara
-Çalıştığı işten ötürü maruz kaldığı kimyasal maddeler (Dericiydi)
-Hareketsizlik
-ve en önemlisi psikolojik olarak sıkıntılar vardı ki en büyük sebebinin bu olduğunu düşünüyorum SONUÇ:KANSER

Teyzem

-55 yaşlarında ve sigarayı ağzına dahi sürmemiş birisi
-Genelde maddi durumu kötü olmadığından dolayı bakımlı ve yediğini içtiğini bilen birisi
-Cilt bakımından sofradaki yumurtasına salatasına kadar bahçeden beslenen birisi kısacası aşırı şekilde doğal sağlıklı ve kaliteli besleniyor
-Psikolojik sıkıntıları yok yani en azından 2-3 kere evlenmesinden dolayı ben öyle düşünüyorum

fakat o da bağırsak kanseri oldu ve babamdan şanslı olarak kanseri atlattı.Bu hastalığın nasıl ne zaman ve hangi şartlarda çıkacağı belli olmuyor gerçekten biraz piyango yani,yaşadığım bölgede babamdan kat be kat kötü hayatı olan çok daha bakımsız adamlar turp gibi yaşıyorlar,sana burada düşen bundan sonraki hayatını dolu dolu akışına bırakarak geçirmen,yani babannen kanser oldu diye sen de olacaksın diye bir şart yok ölümün birçok şekli herkesi heryerde yakalayabilir,bunu takıntı haline getirerek yaşamak gerçekten senin için çekilmez olur,elinden geldiği kadar hayatın güzel yanlarını görmeye çalışmak ve yaşam yolculuğunu en güzel şekilde tamamlamak olsun amacın.Doktor doktor gezmeni de önermiyorum hastalık hastası olup işleri iyicene daha da boka sarabilirsin bu süreci çok kötü şekilde yaşadım çünkü,gerekmedikçe anormal bir durum olmadıkça ilaç kullanma,ama sana en büyük önerim varil varip içki de içsen paket paket sigara da içsen SPOR hayatının içinde biryerlerde olsun gerçekten spor herşeye iyi geliyor.Kendine iyi bak.

Yeni mezuna ne soracaksın ki? Ben genelde üniversitede ne yaptın? anne baba ne iş yapıyor? vs gibi sorular sorup iyi bir insan mı onu öğrenmeye çalışıyorum. iyi bir insan olduğu izlenimi varsa zeki mi diye irdeliyorum. bunu da derslerine ilgisi, sorduğum sorulara olan cevaplarıyla falan belirlemeye çalışırım.
daha içime sinip de işe aldığım yeni mezun yok.

+ingilizce konuş, stresini ölç.

+geyiğine google 'ın işe alım sorularını sor, bakalım nasıl düşünüyor

+10 tane arkadaşının ismini saymasını söyle soyadlarıyla. sosyallik önemli.

1. Önce firma ve pozisyon ile ilgili bilgi ver. Çok uzatma ama 5 dakikayı geçmesin. İş süreçlerini anlat. O pozisyon için düşünülen çalışanın ne yapacağından bahset. Sonra topu oraya at sürekli. Onu konuştur.

"kendinden bahset biraz."
"bizim şirketimizden beklentin nedir?" vs. gibi sorular sor. Zaten yapacağı yorumlara göre diğer sorular aklına gelecek.

if you could live another 300 years, what would you want to accomplish ?

300 yil daha yasayabilecek olsaydiniz, neleri basarmak istersiniz ?

ingilizce biliyorsa ingilizce sor yoksa turkce. cok sevdigim bir sorudur

Kısa, orta ve uzun vadeli hedeflerini sorarım.

*bu başvurduğun pozisyonun ne iş yaptığını anlatabilir misin?
*sektörün genel durumu nedir? ( hangi sektörse)
*çalışmayı istediğiniz bu şirket hakkında neler biliyorsunuz?

ya eskiden şöyle bir muhabbet vardı. google sitede geçen kelimelere bakıyormuş çok +18 kelime varsa sen XXX sitesisin sana reklam yok diyormuş.

duyuruda kural falan yok. kural dediklerinin çoğu canları istediği duyuruları silebilsinler, canları isterse uçurabilsinler diye var. birileri mod olur ve kafasına göre takılır. tartışma başlatıcı içerik diye bir şey var, kimi duyuru altında sayfalarca tartışılır ama "sevmedikleri" cevap bu bahaneye sığınıp silinir. bence güzel özetledim.

yasak arkadaşım. yeni türkiye'de yasak bu tür şeyler.

paragraflarca yazmışlar. yasak işte sormayın sorgulamayın.

buradan tüm moderatörleri de fazla mesaiye davet ediyorum.

www.eksiduyuru.com

silin gencolar. bunlar ne böyle yahu!

başından beri yasaktı zaten. kimse size burada 18+ sorular sorabilirsiniz demedi. bu durumda nasıl sansür oluyor ben anlamadım.

"colugumuz var cocugumuz var, cocugumuz var cocugumuz var".

derede kurbaganin uzerine dusen dayi bunu acikladi yillar once :(

doxanikee haklı, geçen mesela akbil basmayanları hayvana benzetmişti, şikayet ettim silen olmadı, birinin keyfi istese silerlerdi belki.

Yasak değil ya, kafalarına göre iş yapıyorlar. Adam kayırmacılık, avamlık almış yürümüş. Yine ortaya küfredip gidicem, o olacak.

Başından beri yasaklı olunca çok mantikli ve tartışılamaz oluyor; ayet çünkü bu kurallar.

İncil'in bile New editionlari cikiyor.

edit: Duyuruda birsuru 18+ soru açıldı. Benim de hatırladığım iki tane sorum vardi, cuckold ve swinger ile ilgili. Aynı gün birkaç tane daha benzer soru soruldu diye hatırlıyorum. Arasak birsuru başka duyuru ve soru da buluruz. O zamanlar yasak mı değildi yoksa moderasyon işini mı yapmıyordu?

cevabi burada gizli: support.google.com

egerki bu sitede gormus oldugunuz adsense reklamlari devam etsin, site para kazansin istiyorsan bunlari yapmak zorundasin.

yasak degil diye biliyorum ama çok da şey etmiyorum. ohal malum... duyurudan da, sözlükten de, ülkeden de uçurulabiliriz her an.

birçok şey keyfi olabiliyor. misal, acil ev bulması gereken birinin duyurusu iplenmezken, bir diğeri sabitlenebiliyor yukarıda. "modlardan ricam..." deyince sabitlerler sanıyorsun sen de saf...

arkadaşlar iyi özetlemiş. "tartışma başlatıcı içerik" gibi yuvarlak bir bahaneyle, her şeyi silmek mümkün.

yanisi... yok eleştirilen devletlu/kudretlulardan çok bir farkı. gülücüğe odaklanıp takılıyoruz işte, ülkedeki halimiz de aynı.

@purple rain, tek sebebi bu olamaz gibime geliyor çünkü bu sitenin formatı soru-cevap işliyor, kişilerin +18 sorular sorması (fraise örnek olarak "oral seks yapıyor musunuz?" sorusunu vermiş) bu google kuralını ihlal etmez gibime geliyor.

+18'i bilmiyorum fakat duyuruda bir çok saçma kural var. Bu da onlardan biri olabilir. Tamamen eğip bükülebilecek, hiçbir mantıklı tarafı olmayan şeylere "kural" demişler.

bir çok kural keyfi duyuruda bu konudan azade olarak.

Bu nick 2nci nick'im. Normalde sözlüğe 2004 yılından beri üyeyim. Eskisini pek kullanmıyorum. Eski nick'le buralarda dolanırken neler neler gördüm. Dark web gibiydi bir zamanlar duyuru.. Sonradan göt kurtarma amaçlı kurallar sertleşti. Ama keyfi uygulandığı da yadsınamaz.

eğer en üst katta oturuyosanız o apartmanda asansör olmaması biraz normal bence. soruna cevap verirsek evet oturdum ama normalde de 4. kata kadar asansör kullanmıyorum.

biz hep 1. katta oturduk. ablam 6. kattaydı, çıkana kadar ölüyorduk. :(

Annemin evi 8. katta ve maalesef 40 yıllık bir bina. Annem ve iki kardeşim birlikte yaşıyor. Öğrendiğime göre aşağıdan bir şey alınacaksa bazen taş-kağıt-makas oynuyorlarmış.

ben cocukken 5. katta otururduk ve en ust kat idi 5. kat, gercekten merdivenleri cik cik bitmiyordu, yuksek bir binaydi, asansorde yoktu, anneannem geldigi zaman cok sikayet ederdi o merdivenleri cikamiyorum diye ama ben takir takir cikar inerdim, cocuktuk tabi

birak oynasin, kimse hayatinin sonuna kadar bahis oynamaz elbet birakir, bahis isinin yalan oldugunu anlamasi icin kendisi dusmeli yere, sen kotu dedin diye birakmaz. imkanlrini kisitlamak fln dogru degil, normal oldugu gibi birakmalisin

NBA bahsi yapsın, bir maç gelecek ve son saniye üçlüğüyle bahsi kaybedecek, daha da yapmak istemez.

Edit: Ooo çok kötüymüş durum, zor. Tıbbi tedavisi var mı bilmiyorum ama kesin vardır, onu araştırın.

@purple rain, yere düştü zaten. Öyle haberimiz oldu tekrar oynadığından.

Birkaç bin borcu var diye biliyoruz şimdilik. İleride daha kötü bir durumda bulmasın kendini istiyoruz. İş evden mal götürüp satma noktasına geldi çünkü.

@acemi banka hesabı var mı bilmiyorum, aile bireylerinden birinin kredi kartı hep ondaydı zaten. Ondan çekilmiş kısım kısım. Onu geri aldık.

Borcunu kapatmak veya para bulmak için saçma sapan yerlere düşmesin bir daha oynamak isterse ve batarsa.

imkanlarını kısıtlamanın kesinlikle doğru yaklaşım olduğunu düşünmüyorum. çünkü bu bir tedavi olmuyor, bahis oynamasına imkan vermemek oluyor. halbuki asıl iyilik onu imkanı olsa da bahis oynamayacağı hale getirmekle yapılır. mahcup olduğuna eminseniz oradan yürüyün, güvendiğinizi ümidinizi kesmediğinizi bilsin.

bu bataklığa girdim kurtuldum ben. darısı bahsettiğiniz kişinin başına. kendimi spora adayarak kurtuldum ben bu hastalıktan. çok acılar çektim, çok zamanlar kaybettim. bahis-kumar bataklığında kaybedilen "para" en önemsiz şey inanın bana...

sizin yapabileceğin hiçbir şey yok sayılır. evde digiturk spor paketi falan varsa onları kapattırabilirsiniz. ona sporu hatırlatacak her şeyin yok edilmesi gerekiyor. telefonuna gelen smslerde dahil engelleyin. "zorbalıkla" da olsa bunu yapmak zorundasınız. bahis/kumar bağımlılığı en kötü bağımlılıktır çünkü psikolojik bağımlılıktır, aşmak çok güçtür. bu konuda türkiye'de en uzman hastane balıklı rum hastanesidir. orayla da görüşebilirsiniz.

tedavi kapsamında aileler de uzmanlarla görüşüyor diye biliyorum, dilerseniz bu kısmı da araştırın.

oyle spesifik bisi yok evlilik hakkinda, arkadas cevremde hic evlenmeden ailesiyle yasayip bebek sahibi olan bir cok kadin var, cocugun babasi ortada yok, turkiyedeki gibi ayni evde yasamaya basladiysaniz bi sure sonra evlenin ya da kadin hamile hadi bir an once evlenin gibi durumlar yok, ayrica evliligin bi ehemmiyetide yok bence.

“Going Solo” diye bir kitap var, Eric Klinenberg. Orada bahsediyor.

Değmez.

Değmez

kendin degistir, bu sayede ucuza halledersin.

hayir mumkun degil.

ben amerika apple mutlaka yaz derim. bunun yanında esas kusurla kargo şirketi, onlara da yaz

senin engelli olma ihtimalin esinden daha yuksek veya esinin bir baskasiyla cocuk sahibi olmasi durumunda cocugun engelli olmasi gene ayni sekilde daha dusuk olur sizin duruma gore.

benim hiçbir engelim ve genetik hastalığım yok bu arada

ikisi biribinden tamamen farkli kokular

sonda yazacagimi basta yazayim.al vizeni bas git ve geri kalanini orada dusun.

Simdi basa doneyim,senin henuz bir portfolyon yok,saydiklarin bir basari degil,bir baslangic.en fazla asistan falan diye bir ise girersin ama o tekstil isini kanada da nerede bulmayi dusunuyorsun.duyurularda gordugum sevgilin okumaya godecek gibi bisiler vardi,sende de yurtdisina gitmezse olecek hastaligi var bu yuzden sana isinle alakali arastirmalar yap buradan basvur falan demek gereksiz olacak.bu yuzden yukarida yazdigim kisma geliyorum kalkip gideceksin.gittikten sonra senin gibi giden herkes gibi yardirmaya baslayacaksin.is secme sansin yok,yarim okul yarim kacak isci yuruyeceksin.

:D plan cok karmasik geldi bana, amerikaya gel, canada zor olabilir ilk etapta senin icin.

@duptıs portfolyom var. Genelde öğrencilik işlerim ama vakit buldukça ekliyorum şimdilerde de. Elim boş değil yani.

Benim okul okuma şansım yok bölümler çok pahalı ve o kadar birikmiş paramız yok. Hatta hiç paramız yok maaşımla biriktirdiğim para haricinde

@purple rain erkek arkadaşım kanada'ya gidecek hayatımızı orada kurmaya uğraşıyoruz. Amerika hem daha karışık hem daha zor geliyor esas bana :/

genelde firmalar "Canadian experience" aradiklari icin Kanada disindaki deneyimler pek bir halta yaramaz. tavsiyem kucuk, herkesin yasamak istemedigi sehirlere bak sansin daha yuksek olur, Toronto/Vancouver gibi sehirler hem pahali, hemde zaten issiz orani fazla olan yerler.

Birkac sene biryerlerde calistiktan sonra buyuk sehirlerden birine tasinirsin, yada belkide tasinmazsin. Kanada'da calisan adama herzaman is var, issizlik su anda %9 civarinda gozukuyor ama bunlarin cogu bence tembel, zaten calismak istemeyen elemanlar...

toronto'da cok genis bir film tv endustrisi var, bunlar da epey kostum tasarimcisi falan isthidam ediyor. tabi bunun hicbir garantisi yok, tamamen alakasiz isler yapmak zorunda da kalabilirsin ki kotu bir sey degil bence. firmalarin dikkate almasi icin kanada'da okul ve (okul uzerinden ayarlayabilecegin) staj gibi seyler yapmis olman onemli. o da zamanla olur. zaten erkek arkadasin seni goturuyorsa strese pek girmene gerek yok bence.

bas git hiçbişe yapamazsan kafede vb çalışıp para biriktirip mastet sertifika falan kasarsın.

"erkek arkadaşım kanada'ya gidecek hayatımızı orada kurmaya uğraşıyoruz."

onun gidip seni sonradan getirme olayi yas. hizli bir sekilde evlenip evli bir cift olarak beraber basvurmaniz senin gidebilmen acisindan cok daha realistik.

erkek arkadaşın gidecek, iş bulacak, oturma izni alcak, sonra evleneceksiniz ve oraya göçeceksin.

"erkek arkadaşın gidecek, iş bulacak, oturma izni alcak, sonra evleneceksiniz ve oraya göçeceksin."

en az 6-7 sene surer.

ayrica erkek arkadasin calisma, oturma izni almanin ne kadar zor oldugunu gorunce muhtemelen birisiyle evlenip, evlilik yoluyla alacak bu izinleri ve seni sonra unutur.

@hot potato artık okulla bir bağım kalmadığından dolayı staj yapma gibi bir imkanım da yok. birikimiş param da yok o nedenle cebimden harcayamam, bana maaş öder gibi para ödeyecek bir staj yeri de fazla gerçekçi gelmiyor. ayrıca hayatımızı orda kurmaya çalışıyoruz'dan kastım evliliği de kapsıyor zaten.

ve hayır 6-7 sene sürmüyor çünkü kanada 5 sene içerisinde göçmenlik veriyor. vatandaşlıktan tek farkı da oy kullanamıyor olmanız. ve bu 5 senenin içerisinde önceden okunan süre sayılmıyordu atıyorum okul 3 seneyse 3 sene+5 seneydi fakat şimdi o 3 sene de orada geçirilmesi gereken 5 senenin içerisinde sayılıyor.

Oncelikle intihar gibi saçma şeyleri unut. Gerisi sonra gelir. "İntihar edeceksek de yaşayarak edelim." ( Neredesin Firuze filminden )

@ayca
1- staji kanada'da, orada gidecegin okul uzerinden yapacaksin. turkiye'de aldigin egitimin ve tecrubenin isverenler tarafindan cok da dikkate alinmayacagi ve kanada'da egitim ve is tecrubesi edinmek durumunda olacagin kabulu uzerinden yaziyorum. portfolyon harikaysa ve insan iliskilerin mukemmelse bu adimi atlayip direk is bulabilirsin ama cok olasi degil.

2- beraber bir aile olarak gidip erkek arkadasinin okulu sonrasi gocmenlige basvurmakla onun tek basina gidip, okul bittikten sonra senle evlenip daha sonra seni aile birlesimiyle getirmesi durumu arasindaki farktan bahsediyorum. tum o surec (erkek arkadsinin okulu, gocmenlige basvurup kabul almasi, evlenmeniz, sonra seni getirmek icin basvurmasi...) 7 seneden az surmez. eger realistik olarak gitmek istiyorsan hemen su an evlenip kocan okula giderken yaninda gitmen sart. dene istiyorsan obur turlu...

bir insan iq su ne kadar dusukse, soyunun nereden geldigine ters orantili sekilde onem verir.

ben de birkaç duyuruyu okuyunca şaşırmıştım. hiçbirine yanıt da yazmadım. ama siz madem tarihçisiniz en objektif bakan siz olabilirsiniz. bu yazıları okuduğumda düşündüm ki: "ulan bulgar ve havalisindense deden, belki de bizden daha çok türksün. osmanlı dediğin zaten balkan (illyricum) kökenlidir. asia minoris (anadolu) daha sonrasıdır. hatta moğol yıkımı nedeniyle anadolu'da kalanlar problemli bile olabilir".
hele bir insan da dedi nihayet şöyle iken şöyle diye...

@fempusay bana soz birakmamissiniz ki:)

eyvallah
siz yine de söyleyiniz. benimki tarihçi bakışı değil ancak kendi düşüncem. siz teknik olarak elbette daha iyice izah edeceksinizdir. hatta bence ayrıca bir başlık açıp veya sözlükte bile olabilir bu meseleyi gündeme taşıyabilirsiniz.

burda olay bulgar yunan filipinli olmak değil.

vatandaşlık alıp imkanları arttırmak.

"illa övünecem lan" diyorsa birisi, soyundan bağımsız olarak; yardıma muhtaç insanlara ya da hayvanlara destek olmak ya da dünyaya faydalı olacak işlerle uğraşmak konularında istedği kadar övünebilir. mesela aziz sancar klasik anadolulu dur.

O zaman yarın nacizane karalayacagim birseyler. Bugun pilim bitti cunku, mazur gorun.

bilgi kırıntısı bile sayılsa, insanda konuya uyandıracağı merak açısından faydalı olabilir. sonuçta o bilginin nasıl kullanılacağı önemli.
örneğin biz Kafkasya kökenliyiz, ülkedeki bir çok benzer durumdaki vatandaş gibi atalarımızın 1864'teki büyük mübadele ile oradan doğrudan buraya göçtüğünü düşünüyorduk. ama e-devlet'in verdiği kayıtlarda ilgimi çeken şey, bir tarafın en azından 1867'den bu yana buralarda olduğunu gösterirken, diğer taraf 1900'lere doğru ortaya çıkmış. bu da daha önceki nesilden bazılarının Balkanlar bağlantısı olduğu düşüncelerine biraz daha kulak asmak gerektiğini düşündürebilir.
yani böyle ufak ipuçları ilgimizi cezbederek bu konuda araştırmamızı da sağlayabilir, ancak güncel muhabbete bakınca herkesin aynı fikirde olduğunu söylemek zor, haklısınız.

iphoneun altindaki iki vidayi acabilmek icin ozel bir tornavida lazimmis, o tornavidanin ismi pentalobe tornavidasi.

o iki vidayi soktukten sonra arka kapagini ac telefonun, actiktan sonra gordugun connectorlari sok geri tak, connector dedigi bir parcanin anakarta baglanmasina yarayan birbirine oturan seylerdir

cok takma dostum, sevgilisi ve parasi olanlarda cok mutlu sayilmaz.

aci cekmek istedigimiz icin aci cekeriz.

Onların senden üstün tarafları yok.

Kabullenmek lazim :)

Yine de sayiyorum hala gunleri. Her (mesaimden dolayi)sabah uyurken ve ogleden sonra uyandigimda hep o aklimda. Ve gun icerisinde. Hayatimi yoluna koydugumda, biliyorum gidecek. Ve ben o gunu 4×4 gözle bekliyorum. Keske bugun olsa...

Kesinlikle hayır, çok yanlış.

hiç beklemediğin bir anda öyle bir kaza yaparsın ki hayatın kayar. sakın deneme.

Tamam yeteri kadar korktum :D

benim ehliyetimi alkollu yakalandigimda almislardi, 6 ay boyunca ehliyetsiz surdum sorun olmadi hic, cevirme gorunce kacaksin, bisi olmaz, kapan atabilirler ona dikkat edeceksin eger kapana dayanakli lastikler var, onlardan alirsan hic bisi olmaz

Çekilirsem kaçamam ya ben :D hem sen ne kadar iyi sürersen sür bi hayvan önüne atlar çarparsın bu ihtimal çok kuvvetli olduğundan mantıksız geldi şu an. Millet maganda gibi sürmese ehliyetsiz sürerdim ama.

kapana dayanakli lastikler var, onlardan alirsan hic bisi olmaz.
polis çevirirse çelik yelek giy, hiç bişi olmaz.
vurulursan korkma, hiç bişi olmaz.
ölürsen korkma, hiç bişi olmaz.

ne güzel akıl veriyorsunuz siz, maaşallah.

tavsiye etmediğim bir yöntem. araba sürmeyi biliyorsundur ama her şey araba sürmekten ibaret degil. bunun bir de sürme adabı, kuralı falan var. kendi hayatini düşünmüyorsan bari baskasinin hayatini tehlikeye atma. trafikte bir suru araç ve o araçlarda da bir suru insan var.

ehliyetin yokken, kaza yaptin diyelim ? sana benzeyen bir arkadasinin ehliyetini arabada bulunduracaksin boyle durumlar icin, kaza durumunda tak o ehliyet ile doldur tutanagi, hic sikinti olmaz. esas ehliyet sahibi, ehliyetimi kaybettim diyip yenisini alsin kendine, kayboldu diye gozuken sende kalsin.

polis cevirmesinde cikartma ama basin agriyabilir sonra, polis cevirmesinde kacaksin direkt, takip etmezler kolay kolay.

not: plakayi camurla kapla ama sadece son 2 hanesini sadece digerleri okunur kalsin cunku tamamen kapatinca ona da durduruyorlar. kapatmazsan plakanin son 2 haneyi, cevirmeden kacinca plakaya yakalama karari cikartiyorlar

Moruk beni cok cektiler. Bolu'da Hatay'da Izmir'de oha bi dunya yerde cekmisler la.

benim arkdaş galeriden sipariş ettiği bilmem kaç zamandır beklediği aracı teslim aldı, ilk ışıklarda arabanın tavanına at çıktı arabanın tavanı komple çöktü

evet hem de ışıklarda dururken.

önünde at arabası varmış, at ürkmüş geri geri derken hop arabanın üstüne çıkıvermiş.

olmaz olmaz diye bişey yok. ben katiyen alkollü ilken araç kullanmam, ehliyetim olmasa dururken bile direksiyona oturmam.


tam da kasko yaptırmaya giderken olmuş olay, çocuğun babası da trafik polisiydi, artık nasıl yaptılar bilmiyorum, para alabildin mi dedim, yok şikayetçi bile olmadım dedi.

niye dedim? olm adam zaten talikacı, üstte yok başta yok, neyini alcan, canını mı alayım adamın, sağlık olsun dedim geçtim dedi.

sen piyanodan devam et, çıkaramadığın şarkı olursa söyle ben yardım ederim.

Ehliyet yokken cevirmeden kactin diyelim? Polisin takip etme ihtimaline karsi arabada bir tane uzun namlulu tufek ve birkac tane el bombasi bulundurmanda fayda var.
Ayrica kovalamacada seni kistirirlarsa pazarlik gucunu koruyabilmek icin bagajda rehine olarak kullanabilecegin bir cocuk bulundur. hicbir sey olmaz. ben bu sekilde aylarca gezdim ankarada.
kalin ispirtolu kalemle plakandaki Pyi R, Fyi E, 3ü 8 yapabilirsin.cok daha iyi olur.

Gerçekten şaka gibi.
Yukarda arkadaşlar ihtimalleri yazmışlar zaten tekrar tekrar yazmaya gerek yok.

buradaki potansiyel kriminal arkadaşı sakın dinleme. ehliyetsiz kullanma hocam.

tabiki hayır!!!! olmaz olmaz ama bir oldu mu hayatın kararır. ölümlü yaralanmalı bir kaza da haklısındır 8/8 karşı taraf suçludur ama ehliyetin olmadığı zaman direk sana yazılır o 8 puan

Köşedeki bakkala kadar bile sürme

ben cidden calvin kleini fakirler aliyor diye dusunuyorum, usa de calvin klein giyiyor ise bir insan, sanki turkiyede lcw giyen tipler gibi dusunduruyor. marka bakiyorsan minimum en kotu armani olmali.

Toast master var, ücretli, bir de geçenlerde GSM gençlik servisinin ilanını görmüştüm. Ana dili İngilizce olan biri düzenliyormuş. Tekrar denk gelirsem yazarım. Geri kalan grupların amacı farklı. Grubu kuranlar da gelenler de karı kız peşinde.
Edit: Purple raine katılıyorum. Ben bir kaç kere gittim. Tam birisiyle konuşuyorsun biri geliyor onla da tanışıyorsun. Derken bütün akşam böyle oluyor.

oyle seylere ugrasacagina gir facebooktan yabancilarla konus, daha ogretici ve kolay olur.

şehirden bağımsız olarak bu tip (türklerin bir araya gelip konuşma pratiği yaptığı) yerlerin leş gibi bir ortam olacağını düşünüyorum. internet siteleri ve cep telefonu uygulamalarını deneyin.

ve oralardan bulacağınız kişi mutlaka ingiliz veya amerikalı olmalı. yani anadili ingilizce olmalı.

Kendi başınıza gelseydi ne olsun isterdiniz? Ona göre davranın bence.

karti kir at cope, adam yenisini cikartir bankadan. zaten kayboldugunu fark etmisse coktan iptal ettirmistir karti.

Cagri merkezini ara durumu anlat. Karti kiriyorum siz de iptal edin, de. Onlar sahibini arar, bulur.

aynısı başıma geldi kartı unutmuşum. benden sonraki bulup bankayı aramış. bankada beni aradı kartınızı iptal ettik yenisini gönderiyoruz diye

Hastaneye yatırılınca.

Arkadaslar bas komutanimiz Sumer Kolcak'i bulmaya calisiyorum ama kendisi sosyal medyayi terk etmis gibi, cok uzucu.

@purple rain
Harun Kolçak'ın babası mı?

"we're all mad here!:)"

wateroxconsulting.com

Dohdurlar da ne biluur ciğerun acisini........

Deli olduğunu anlayamazsın.

deli miyim bilmem ancak borderline olduğumu düşünüyorum. bunu da duygusal ilişkilerde tepkilerimi analiz ettiğimde farkettim.

Senin durumunu senin millete attığın mesajdan anlıyoruz.

al degistirdim ben, olmadi gene de.

i.hizliresim.com

Ataturk airportta kesin durdururlar bunun icin ve gumruk odemek zorunda kalabilir.

ucakta bi sikinti olmaz

Aletin detayları lazım bataryası varmı 1 varsa kg si ne kadar birde guvenliğe bomba zart zurt duzenegi olmadığını beyan etmek için kullanma klavuzu

pirince atmaktan ziyade, telefonun acilip, anakartin saf alkol ile temizlenmesi lazim. egerki herhangi bir kisa devre olmamis ise calisir ama buyuk ihtimal kisa devre olmustur. telefoncuya olabildigince cabuk gitmeliydin cunku ne kadar telefonu acmayi, kullanmayi denersen o kadar kisa devre yapmak icin denemis olursun. pilini ayirip, en kisa sure icerisinde cihazi temizlemelisin icini acarak.

Kardeşimin telefonu bataryası çıkmayanlardandı. Su dolu leğene düşürdü. Biz hemen pirinç dolu kavanoza koyup en az 10 saat beklettik. Sonra parçalarını ayırıp bir de öyle beklettik ayrı ayrı. Sonra hiçbir sorun çıkmadı. Kardeşim hala da onu kullanıyor. Siz de hemen bataryası çıkıyorsa, çıkarılabilir parçalarını da bekletin iyice. Bir de ondan sonra kontrol edin.

Bu arada hemen dedim ama üstünden bir-iki saat geçmişti, benim haberim olunca hemen koymuştuk. Buna rağmen pirinçte bekletmek işe yarayabiliyor.

bataryası çıkmıyor galiba bunların. yarın kızılaya inip telefoncuya götürücem beklesin bu gece. ankara'da kızılay civarında telefoncu var mı tanıdığınız?

A5 suya dayanıklı olması lazım. Hangi yılın a5i?

2016 hocam. geçenlerde de 400 lia bayıldım pembe, mor ekran sorunu verdi. hiç memnun değilim.

Icine dustugu su, saf su degil ise oksitlenme yapar zaman ile bu da iletken yuzeylerin yalitkan olmasina sebebiyet vererek cihazin calismasini engelleyebilir.

2016da yokmuş 2017 suya dayanıklı.

Tamamen kendine duydugun guven ve yapabileceklerinle alakali bir durum bu.

TR'den herhangi bir maddi destek almadan, USA'de bir hayat kurdum, USA'e geldigim ilk geceyi cok net hatirliyorum, gercekten berbatti, Airporttan kalacagim yere gittim, oraya ulastigimda tek basimaydim, ne bir isim, ne bir arabam, ne birikmis bir param, ne de USA icerisinde arayabilecegim bir arkadasim, tanidigim yoktu, ilk gece TR'ye geri donsem mi diye dusunmedim degil, gercekten kirilma noktalarinin en agir oldugu zamanlar ilk gunlerdi, sonrasinda makine gibi yasamaya baslayip buyuk bir ozveri her seyi degistirdim, para bir anahtar burada ama tek basina kesinlikle yeterli degil, her seyden once kendine guvenmen lazim, su an ben kendimi dunyanin her yerinde bes parasiz, sifirdan baslayarak kisa sure icerisinde iyi yerlere getirebilecegime %100 inaniyorum, bu inancim sayesinde kisa surede USA'de ki misyonlarimi tamamladim, inancim olmasaydi TR'den bile cikmaya cesaret edemezdim.

Korkma ya bazı şeylere bodoslama dalmak lazım...Çok düşününce korkup vazgeciyorsun. Sonra bişey yapamazsın...

Maddi olarak hiç para hatta eksi para yani borçlu olarak taşınma işine giriştim. Başta daha da borçlandım hatta. Başka birisi bana bak böyle yap falan dese hayal dünyasında yaşıyorsun der terslerdim ama bu biraz doğru insanlarla doğru zaömanlarla denk gelmek ile alakalı. Comfort zone dışına çıkmak ve kendime hayat kurmak kendi adıma en doğru adımlardan birisiydi. Psikolojik olarak çok zorlanmadım çünkü sevgilim her zaman bana destek oldu maddi olarak her şeyimi resmen sıfırdan kendim kazandım. Bazen alıştığım şehri özlediğim oluyor elbette ama hiç pişman olmadım şu an daha iyi bir hayatım var.

Bence git ve dene geri dönebileceğin bir kapın nasıl olsa var; en fazla biraz para ve zaman kaybedersin ama bambaşka bir hayat kazanabilirsin.

ilk zamanlar çok zor olur ama sonra alışırsın, böyle bir niyetin varsa gideceğin yerde oda kirala bu şekilde vazgeçsen bile çok zararın olmaz, fakat dediğim gibi en azından ilk 6 ay zor geçecek sonra alışacaksın yalnız 1 yıl sonra hala mutlu değilsen bir şeyleri tekrar değiştir zamanla düzelir dediğin şeyler 1 yılda düzelmedi ise genelde düzelmiyor.

Londrada bi gun geciremez.
Vizesi yoksa ingiltere icin, havalimaninda kalabilir.

Havalimaninda kalis/havalimani aktarmasi denilen sey vizesiz. Disari cikamaz.

Ben Londra üzerinden ABD'ye gitmiştim. Herhangi bir problem olmuyor. Transit vize vs. istenmiyor. Ancak Londra'da kalma gibi bir durum olmamıştı. Havaalanından çıkmazsa sorun olacağını sanmıyorum.

londra'da bir gün geçiremez onun için birleşik krallık vizesi lazım ama havalimanından çıkmadan aktarma yapabilmek için herhangi bir vizeye ihtiyacı yok.

Havalimanindan cikmayacaksa hic bir sorun olmaz fakat cikmayi denedigi zaman, ulkeye giris yapmasi gerekir ve ulkeye giris yapmasi icinde Ingiltere vizesi istenecegi icin giremeyebilir belki de girebilir ama USA e gitmekte herhangi bir sikinti yasamaz transit geciste.

Londra'da birkac tane havalimani var. Devaminin ayni havalimanindan olduguna emin olsun. Cunku Londra'ya giremez

Herkese teşekkür ediyoruz. Çok faydalı oldu.

Aynı arkadaşın yeni sorusu:

THY ile Antalya-Londra (Gatwick)
WOW Air ile de Londra (Gatwick- Pittsburgh yapacakmış ama valizimi alabilir mi ondan emin olmak istiyor. İkinci bilet farklı firmadan olduğu için aktarma gibi olmayacak ya hani. Cevaplar için şimdiden teşekkürler.

Valizini*

Hayir iki ucusun mukerrer olmasi lazim, yani aktarmali tek bilet olarak duzenlenmis olmasi lazim (ayni firma olmasi sart degil). Vizesiz Londra'da sonlanan bir ucusta ucaga binemez. Zaten valiz gumrukten gectikten sonra alinan bir sey, gumrukten de gecemez.

Çok teşekkürler.

steam kütüphanede oyuna sağ tıkla-özellikler-yerel dosyalar-oyun dosyalarını doğrula yapmayı dene ve oyuna gir.

olmazsa kitaplıklar-yeni klasör ekle gibi bir yol vardı. bilen birisi yazar bu yolu da sanırım.

Steam'den satın alarak yükledin değil mi?

steam'dan satın almadım ama 24 tl'ymiş. eğer yapamazsam alırım yani bişey değil

benim hesabi vereyim kullan biraz istiyorsan

@purple rain, ciddiliyse olur :D

yolladim :D

ben en cok emek'i seviyorum.

ayrancı, kavaklıdere, gaziosmanpaşa, bahçelievler, mebusevleri, anıttepe, bilkent, beysukent favorilerim.

sana cevap vereceğimi düşünmezdim, tuhaf bi' egon vardı senin ama çekirdek yiyorum keyfim çok tıkırında.

ben arjantinin oradan başlayan ve sessiz olan kısımlarını seviyorum ama orada da evler çok pahalı. tunalının o keşmekeşliğinden 1 sokak ötede eser olmuyor, hem merkezi hem sakin.

bu duruma bir de ayrancıda rastlamıştım, orası da öyle evler hem güzel hem görece büyük hem de kalabalık olmasına rağmen sessiz ve huzurlu. yenimahallenin(semt) çoğu mahallesi öyle değil mesela. Yenimahallede de istisna çayyolu tarafları olabilir, ama orası da şehre biraz uzak kalıyor malum.

Bir de yine ulaşım ve para problem değilse bilkentin orası da yaşamak için çok güzel, hem yeşil hem sakin hem de ''serseri'' çok olmuyor.


benim kafamdaki mahalle kavramı istanbulda ekmek teknesinin çekildiği ve altında kalan semt'le özdeş aslında. geçenlerde istanbulu gezerken farkettim, çok güzel bir yermiş orası da. Keza bebek'in sırtı da güzel.

karapürçek

@mete seni hatırlamadım valla :) cevabın için teşekkür ettim. tanısan çok seversin :))

100. yıl işçi blokları civarını severim bende

ayrancı iyidir.

Eryaman 1. Etap

Kurtulus-Kolej-incesu

Emek

oha bu sen miydin ya sdflşsdşfl hoşgeldin keşke haber verseydin

üniden bir arkadaşı andırdın.

@elorelia takiliyom bende boyle

@runagain belki de o kisiyim :) .

yaparsin, biraz buyuk yaparsan cok kolay olur ama apple watchlarin ekranini sokup, gozlugun icine takabilirsin.

bekledigin ucret kismina az yaz her zaman cunku bekledigin ucrete gore sana maas vermiyorlar, sadece biz bu persoleni mutlu bi calisma ortami sunabilirmiyiz, beklentilerini karsilabilirmiyiz diye soruyor, sen oraya cok yazdin diye cok vermez kimse az yazdin diye de az vermez, sadece ortalama yaz

Bir sürü baska nedeni olabilir. Dört görüşmeden hiçbirine olumlu yanıt alamamak beceriksizlik değil.

Canını sıkma, herkes bu süreçlerden geçiyor. Olur mutlaka.

cevap alamamak hata göstergesi değildir.

185 gun disarda kalanlar, araba getirebiliyor kendisine Turkiyede kullanmak icin ve 2 yil sure veriliyor onlara.

2 sene burada kaldıktan sonra 2 sene de almanyada kalması gerekiyor diye biliyorum.

2 sene burda kalınca tekrar girerken son bir senede yurt dışı kalış süresinin minimum 6 ay olması lazım.İlk giriş kolay sonraki girişler zor yani.

Aptal tanımı nedir? İnsanın kendinden daha düşük zekada/seviyede gördüğü insanlar mı? Herkesin kendini en iyilerden sandığı bir dünyada yaşadığımızı hatırlatırım. Soru da net değil ek olarak.

Devilred gibi kasmaya gerek Yok , yarısından fazlası hatta 75 i aptal

yaridan cogu aptal kesinlikle.

ayrica ornek verelim mesela duyurudaki insanlarin yarisindan fazlasi kesinlikle aptaldir diyebilirim, sorulan sorular, verilen cevaplara bakinca anliyor insan.

Soru gayet net devilred:) Kasmaya gerek yok +1

Şöyle bakalım konuya:

Senin açından bakınca açık olan soruyu anlamadığım için ben aptalım ama benim açımdan bakınca bir soru dahi sormayı beceremeyen sen aptalsın. Kasmak değil bu, dünyanın gerçeği.

Peki senin acindan ben yuzde kaclik dilime giriyorum? Boyle sorayim o zaman.

Çoğu.

Aptal tanımını zeka ile değerlendiriyorum. Bu tarz populasyon özellikleri normal dağılıma uyarlar. Ortalamada çok kişi yoğunlaşır; uçlarda az kişi vardır. Dolayısıyla, aptal tanımına göre değişmekle birlikte, ilk yarıya aptal dersek %60 olur. Bana göre de %5 civarı aptal oranı. Çoğumuz ortalamayız bence. Duyuru’da aptal insan olduğunu düşünmüyorum ama konuya, yerine, amacına göre kötü niyetli insanlar olabiliyor. Çoğunun ya da yarısından fazlasının aptal olması anlamlı ya da olası gelmiyor bana. Pratik zekada, cevvallikte şartlar ve tecrübenin daha etkili olduğuna inanıyorum.

herkes aptal.
nedeni çok zeki olmam.
herkes adına cevap verdim konu kilit kimse yazmasın.

Once kendi aptalligini gormeyip diger insanlara aptal diyen herkes aptal

Haberi buldum: www.bloomberg.com

Konu tartışmaya kapalı
Kesinlikle çoğu

(bkz: ne bileyim oğlum saymadım ki)

kesinlikle çoğu (!) ve her ne hikmetse burada cevap verenler de o çoğunluğa dahil değil.

ferhan +1 asıl sorun aptallık değil cehalet ve cehaletin getirdiği kendine güven hissi. zeka dediğimiz şey bile matematiksel ve mantıksal zeka. bunun sanat tarafı var, insan ilişkileri tarafı var. akıllı insan bilmem kaç sayfalık matematik teoremlerini ispatlayabilen kişi midir? wittgenstein ı, spinozayı yalayıp yutmuş kişi midir yoksa? ya da inanılmaz sosyal herkesle iletişim kurma yeteneğine sahip ya da fevkeladenin fevkinde yaratıcı eserler üreten kişi midir?

Akıllı - aptal oranı aptaldan yana epey ağır basar.
Ben çevremde "akıllı kadınsın" denilen biriyim, yaptığım idiotluklar burdan fizana yol olur. (Göremediklerimi de eklersem tablo hiç hoş çıkmaz, eklemeyelim akşam akşam huzurum kaçmasın:)
Çevrem ülke ortalamasının üzerinde.

Eğitimimiz, kültürümüz ve başka bikaç şey daha akıllı potansiyelimizi fena baltalıyor. Kırıp geçirdiği zamanlar da oluyor. Mesela 80 sonrası.

Pisa verileri ortada, yaşam kalitemiz ortada, seçimlerimiz, tutumlarımız ortada. Akıllı oranı ağır bassaydı böyle mi yaşardık?

(Zeki olmakla akıllı olmak aynı şey değil.)

Ekleme:
Bertrand Russell'ın aşağıdaki sözü o kadar doğru ki.. Uuygulamalara ve sonuçlarına bakınca "feyz alınmış" dememek için aptal olmak lazım diye düşünüyorum.

"İnsanlar bilgisiz doğar, aptal değil; sadece eğitilerek aptal olurlar."

Evet, çünkü fikirleri yok, birçok konuda kendilerini kandırıyorlar, basit şeyleri karmaşıklaştırıyorlar, karmaşık şeylere kafa yormuyorlar, eğlence görünce yaklaşıp, acı görünce kaçıyorlar.

%99'u aptal. Tabii bana göre herkesin ölçütü kendinden başlıyor sanırım.

Bana gore en az %95'i aptal.

Tamama yakını. Normal olan da bu zaten.

Evet, hesaplarını uçurunca yeni hesap almayı akıl edebilen bu arkadaşlar isimleri üstte sabitlenince bunu yapamıyorlar.

edit: nigeo +1

özür dilerim ama dolandırılmak ne demek?
dolandırılmayın arkadaş o halde.

@himmet dayi Duyurularda dolandırıcı olduğu ifşa edilenleri incelersen çoğunun hesaplarını kapatmadığını ve hala aktif olduklarını göreceksin :)

özür dilerim ama öldürülmek ne demek?
öldürülmeyin arkadaş o halde.

özür dilerim ama tecavüze uğramak ne demek?
tecavüze uğramayın arkadaş o halde.

liste yayınlansa da uçurulsalar da yeniden gelecekler. en mantıklısı dikkatli olmak. zaten duyuru yönetimi de bu tip şeylere karışmıyor.

@elorelia

kıyaslamaların mantıklı değil. dolandırılmak kesin olarak önlenebilecek bir şey. örneğin tanımadığın birinden alışveriş yapmamayı tercih edebilirsin. böylece dolandırılmaktan kurtulursun. ölmek ya da teavüze uğramak örneklerini vurucu olduğu için vermişsin ama bunlardan kurtulmak dolandırılmaktan kurtulmak gibi değil. saçma bir yaklaşım.

@elora
" en mantıklısı dikkatli olmak."
zaten dolandırılmayın bu demek.

eğitim eğitim eğitim

benim örneklerim 10 saçmaysa nigeo'nun örnekleri 7 saçma. hayatımda hiç dolandırılmadım, bazen gerçekten gerizekalılık gerektiriyor ama oluyor yani. bile isteye dolandırılmıyor ya kimse.

@ben de diyorum ki ne kadar dikkatli olursanız olun, bazen olabiliyor böyle şeyler. 3 cümlesini okuduğunuz insanın eğitimi hakkında bu kadar kesin yargıya varmak ya da eğitime vurgu yapmak neden?

harbi dolandırıcılara cidden birşey yapılsın da, hiç mi Salem Cadı Mahkemelerini duymadınız?

Kişisel görüşüm;

ekşi duyuru bir alışveriş sitesi değil. Alınık/Satılık bölümü de herhangi bir şey almak ya da satmak isteyen kişileri buluşturmak için var. Dolandırılıp dolandırılmamak kişilere kalmış bir durum. Duyuru ile bağdaştırılması mantıklı değil. O yüzden duyuru moderasyonunun buna bir yaptırımda bulunması da mantıklı değil.

Alınık/satılık kategorisinde bir mesaj panosu oluşturulur. Dolandırılan kişiler birkaç kanıtla birlikte buraya not düşer dolandırıldığına dair. Dolandırıcının nick'ini de paylaşır. O kategoriye giren kişi oradaki panoya bir göz atar. Ana sayfada kan aranıyor duyuruları ve Duyuru'nun genelini ilgilendiren konular haricinde bir duyurunun sabitlenmesini doğru bulmuyorum. Siteye her gün giren kullanıcılar sürekli dolandırıcıların adını görmek zorunda değil.

@elora

senin eğitimin hk bir şey demedim. banane zaten.

söylemek istediğim "dolandırılmayın" demek zaten "eğitim" demek.
yani duyuru'nun tepesine nick sabitlemek faydasız. yeni rumuzla da gelirler. iş değil, çözüm değil.
abuk subuk kişilerden abuk subuk yöntemlerle alışveriş yapmayın demek önemli. ki bu da yukarıda sabir.
senin analojin de rezildi. az-eğitim'e yorulabilir.

bu dolandırıcılar yüzünden biz duyuru kullanıcılarının ciddi olarak zarar gördüğünü düşünüyorum.

şimdi ben bişey satmak istiyorum insanlar sırf bu dolandırma olayından mesaj atayım bir sorayım bile demiyor.

aynı şekilde bişey almak istiyorum, ilgimi çeken bişey görüyorum, ya 3 kuruşluk şey ama dolandırılıcağım sinirlerim bozulacak neyse boşver xtir et diyorum.

cevap: olmalı

mahkeme sonucu varsa kullanıcı adıyla falan değil bildiğin ismiyle sabitlenebilir.
bunun dışında kullanıcıların beyanı hiçbir şey ifade etmez.

ayrıca listede olmayan bir dolandırıcı gelir ve yine seni dolandırır. buna önlem alamazsın. nigeo'ya katılıyorum.

en agir cezayi almalilar fakat bana gore sende dolandiricisin belki, kimin dolandirici olduguna neye gore karar veriyorsunuz. birisi kafasindan bir sey uydurup, 2 tane ss koyunca dolandirildigini ispatlamis mi oluyor.

'Dolandırılmayın' demek ne kadar saçma ve bayağı, insanlar bile isteye dolandırılıyorlar zaten.

Nick ifşası hiç pratik değil. Onun yerine dolandırılanlar gelip nasıl dolandırıldığını anlatsın ki diğerleri yöntemleri öğrensin. İnsanların bilinçlenmeleri sağlanırsa doğal olarak bu olayların sayısı düşecektir.

20-30

yemek ısmarlasın yeter, ederi 15 20 dir en fazla

kulakiçi kulaklık "bence" kişisel ürüne girdiği için ikinci elde değeri yok. hijyenik sebeplerle yani.

yemek +1

ne kadar cahil insansin ya

Cehaletten kotu olan sey sahip oldugun onyargi @purple. Sana hayatta basarilar.

Cocuk psikolojisinden anlayan insanlarin gorusune ihtiyacim var, zira nasil davranilmasi gerektigini bilmiyorum

ergen psikolojisi diye kendini incele bence. elinden telefonu alsan ne olacak, o çocukla yine görüşecek, sınıf arkadaşı sonuçta. okuldan da al, okutma bari kızı?! bunun neyine fitil oluyorsan?!

Telefonu almaktan niyetim cocukla gorusmesini engelemekten ziyade sosyal medyanin yarattigi dopamin etkisinin yasina uygun olmadigini belirten bir makale okumus olmam, zira akilli olmasa da bir telefonu olacak kesinlikle. Ben uzerine bastirma ve bir seyi yasaklama niyetinde degilim yalnizca dogru bir sekilde yonlendirilmis olmasini istiyorum.

sakinleş bence. anormal bir durum yok gibi görünüyor.

uyurken telefonu alın, whatsapp web kullanarak bir oturum açın sonra telefonu verin. Bu zamanda hele türkiye'de bunu yapmazsanız o çocuk tecavüzede uğrar öldürülür de. Biraz o marjinal dünyanızdan kopunda türkiye gerçeklerini görün duyuru sahibine laf atan ileri zekalı arkadaşlar. Televizyon izlememeyi marifet sayarsınız ama tüm türkiyenin gerçekleri orada. Çocuklarını takip etmeyip başı boş bıraktıklarında başlarına neler geldiklerine şahit oluyoruz.

12 yaşındaki kişi daha çocuk ve sizin telaşlanmanız çok normal. Anormal olan bunu hiç takmamanız olurdu.

Öncelikle çocuk istismarı olsun, yaşıtlararası duygusal incitme olsun bunlar tüm dünyada yaygın. Büyüğü olarak ona ne doğru ne yanlış öğretmek de size kalıyor elbette çünkü o yaşta hissettiği duygunun (ezilme, şantaj sırası tedirginlik vs ya da tam tersi) bile yanlış olduğunu anlamayabilir.

Şimdi bunları niye anlattım? O basmakalıp cümlelerle karşı çıkanlar belli ezberci zihniyetlerinin farkına varır diye.

Bir sonraki cevabım sizin ne yapmanız gerektiği ile ilgili olacak.

dostum kizlardan biraz anliyorsan simdi buna buyuk tepki verirsen ne olacagini biliyorsun. kiz daha da yapiscak bu seylere falan. onun yerine sohbet et kardesinle "iste bak sunu yanlislikla gordum kim bu cocuk ? kac yasinda" vb bunlari ogrenmeni tavsiye ederim. simdiden kardesinle aranda bu seyleri de konusabilecek bag kursan sanki fena olmaz. ileride onun goremedigi ve ya farkedemedigi lavuklari falan ayiklamasinda yardimci olabilirsin.

ha diger turlu koruma diyorsan. hele wahtsapp webb falan. bunlar hikaye. hele bu cagda o turden bir turan taktigi denemek bu kizcagizi senden uzaklastirir aranizdaki iliskiyi de zehirler. en iyi koruma kardesine verecgin davranissal egitim olur. ogutler bilgiler, uyarilar ve her zaman korundugunu kollandigini hissetirmen de cabasi.

kaygılarınızda haklisiniz.
yasaklamak çözüm olmadığı gibi anlaşılmadığını düşünerek daha da teşvik edici olabilir.

anlayabileceği düzeyde basit makaleler bulup beraber okuyabilirsiniz güvenli internet ve sosyal medya kullanımı üzerine.
ders veriyormuş gibi değil de "a bak şimdi bir şey okudum gel beraber okuyalım vb" gibi bir yaklaşım belirleyebilirsiniz.
sınırları gösterin, durması gereken noktayı kendisi belirleyecektir.
annenizle konuşun. "telefonunda böyle bir şey var" diye anlatmayın. ama sosyal medyanın gençler üzerinde olumsuz etkileri olabileceğinden ve kardeşiniz için endişelerinizden bahsedin. bu aralar biraz daha dikkatli ve özenli olmalarını isteyebilirsiniz.
derslerinin neden düşük olduğu üzerine konuşun beraberce. kendi hayatınızı gösterin. okuyorsanız okulunuzu, çalışıyorsanız is yerinizi gezdirin çaktırmadan. orada olmak için ne kadar cabaladiginizi, güzel arkadaşlar edindiğinizi, her yaşta ve yerde yeni insanlar taniyabilecegini anlatın. kendimden yola cikayim ablam beni odtü bahar senlikleri ne götürürdü. iyi bir üniversite okumak, apartman bozması yerlerde okumaktan daha keyiflidir mesajını almistim ben o söylemese de...hayatinin onun seçimlerinden ibaret olduğunu anlamalı.
her türlü üniversite okuyabilirsin ama iyisinde olmak senin elinde...
bir de eğer özel üni. vb. okutma imkanımız varsa da söylemeyin. bilmesin. ona güvenen de çok oluyor.
talep edilen değil talep eden tarafta olmayı anlamali. bu anlamda yurtdışında yaşamanız türkiye ve orası arasındaki farkları görmesi açısından iyi.
ama benim yanıma gelirsin kapısını açmayın. sen de böyle yerlere gelebilirsin mesajı daha doğru...
nacizane fikrimdir.

bir de çevrenizden arkadaşlarınızdan (tabii hikayeleri biraz degistirerek) örnekler verebilirsiniz.
bunları kahve vb eşliğinde sohbet gibi yaparsanız sizinle bir şeyler paylaşmış olduğunu da hisseder.

mesela x ablan lisede dersleri boşlamıştı. onun için çok üzülüyordum. sonra kendisi de farketti hatasını çok sıkı çalıştı y bölümünü kazandı bak şimdi işinde müdür oldu. çok kazanıyor, geziyor vb. eğer bunu yapmasa evde oturan başarısız hayatında başka şehire ile gidememiş biri olacaktı vb gibi...
ya da y abim evlenecekti kız arkadaşıyla evlenecekti ama sevmediğine karar vermiş. bak sonra şimdiki eşiyle tanıştı ne kadar mutlular... vb. demek ki daha geniş bakınca daha doğru insanlar bulunabiliyor... gibi. anladınız iste siz onu. biraz dedikodu biraz muhabbet ortamı oluşturarak...
çünkü kimse o yaslarda nasihat dinlemeyi sevmez.

O yaştaki bir çocuğun ne yaptığına hakim olmanız gerekiyor. Hatta yaklaşık 16-17 yaşına kadar böyle. Aşırı baskılamadan ama belli sınırlarınızın olduğunu bilmeli. ve siz onun her yaptığını bilmelisiniz. Çocuk bunun farkında da olabilir, sıkıntı yok. Çünkü sizin ondan sorumlu olduğunuzun bilincinde olması gerekiyor. Ama ilk kez bu bilinci kazanacaksa (daha küçük yaşta bunu oturtmadıysanız) ters tepebilir, bu durumda ilk etapta gizli olarak kontrol edebilirsiniz. Açıkladığınız zaman anlayışlı olabilecek olgunluğa eriştiyse açıklayabilirsiniz.

Eğer sınıftan arkadaşıyla normal düzeyde görüşüp öpücük gönderdi ise sıkıntı yok. Çocuksu duygusallık içerisindeyse müdahale etmeden kontrol etmekte fayda var. Bu durumda sırdaş/arkadaş gibi yaklaşabilirsiniz. Ama yaşından büyükçe bir ilişki varsa aralarında ilişkiye müdahale etmek yerine yaşından büyükçe olmasına sebep olan kaynaklara müdahale etmek gerekir. Çünkü o ilişki zaten bitecek. İlerisi için yara almamak adına davranışlarını olumlu yönde değiştirmek gerekir bu durumda.

Örnek: direkt kendi hayatımdan örnek veriyorum. 13 yaşında kız kardeşim var ve yaklaşık 3 yıl evvel sınıf arkadaşı porno izlettirmiş. Bize gelip anlattı ve bir daha o arkadaşına gitmesine izin verilmedi. Pornonun ne olduğu ve neden zararlı olduğu anlayabileceği dilden anlatıldı. Peki diğer 10 yaşındaki arkadaşına ne oldu? Babam pedagog olmasına ve ailesi ile çocuktan habersiz görüşmesine rağmen aile umursamadı ve şimdi de çocuğun ilk erkek arkadaşıyla pornoda geçen sözleri taklit ederek mesajlaştığını biliyoruz. Ve bunun kötü olduğunun dahi bilincinde değil çünkü bunu okulun ortasında açıkça konuşabiliyor.

Verdiğim örnek uç bir örnek gibi görülebilir fakat maalesef toplumda yaşadığı duygunun/ortaya koyduğu davranışın iyi ya da kötü olduğunun dahi ayırdına varamayacak derecede pekçok çocuk var. Bunun en temel sebebi de müdahalesiz aileler, çocuk her yaptığını iyi sanıyor bundan dolayı. aşırı baskı merak uyandırır ama çocuk belli sınırların olduğunu da bilmeli.

Yapmanız gereken baskı yaratmadan müdahil olabilmek, daha doğrusu ne yaptığını uzaktan da olsa bilmek ve gerektiğinde anlayabileceği şekilde müdahale etmek. Bazen sert tepki verebilir ama kısa süre sonra sakinleşir çocuk çünkü idrak süresi yetişkin bireye göre uzundur. Böyle böyle medeniyetin sınırlarını öğrenir.

Son olarak tüm bu anlattıklarımı yapması gereken aileniz, uzakta olan siz değil.

Not: bir pedagog eşliğinde yazılmıştır. Ama çocuğun olgunluk seviyesi bilinmediği için cevaplar aşırı net olmayabilirmiş.

Merhaba, böyle bir web sitesi var, konuya direkt cinsellik olarak yaklaşmak doğru olmaz ama ilginizi çekebilir diye yolluyorum. www.facebook.com

yasaklamak, engellemek, telefonu elinden alarak mahrum bırakmak gibi şeyler çözüm değil. artık karşınızda çok daha net yaklaşmanız gereken bir genç var, bir çocuk değil.

bu durumda size önerim alternatif yaklaşımları denemek. siz kadınsanız kendi başınıza gelen bir olay kurarak görüşünü sorabilirsiniz. öncesinde kendisini değerli hissettirecek bir iki şey söyleyebilirsiniz.

öpücük göndermesinde, yaşıtları ile öpüşmesinde, sevgilisi olmasında sorun olmayan bir yaşta. unutmayın, sadece sınırlarını çizmesine yardımcı olmanız lazım. karşınızdaki artık 4-5 yşaında bir çocuk değil.

bu konuda bilgi edinmek isterseniz, atalay yörükoğlu'nun gençlik dönemine uygun kitabını okumanız faydalı olur.

duty freeden aldiysa sahte olmaz ama arkadasin seni yiyor olabilir.

duty free de bandrol oluyor mu ki zaten ?

sahtesi nereden anlasilir bilemedim ama bandrol olmaz

spice versiyon olmasın, onda daha az alkol var?

benim içmeyi bilen arkadaşlarım duty free'den asla rakı almaz.İlgisi olabilir.Farklı olduğunu söylüyorlar

Sebepsiz zenginleşmeden dava açıp yine alırlardı.

İki katıyla geri alırlardı

isterlerdi, vermezsen avukati salardi ustune, eger uzerine hic bisiyin yoksa yani cok fakir bi insansan, alamazlardi parayi senden.

Banka kapitalizmin kalesidir. Aksine kaşıkla verip kepçeyle alıyorlar.

daha önce söylenmemiş, homeless olsan donunu alırlardı öyle diyeyim.

@want2die: nasıl yani, bir süreden sonra borçlarımız hapis cezasına dönüşmüyor mu?

@azeriturku eğer söz verip ödemezse o zaman hapis cezası olabiliyor

@azeriturku ve @hosein

borç nedeniyle hapis cezası yok. o durum eskidendi. @hosein'in dediği şey tazyik hapsi oluyor. bu da nafaka için geçerli oluyor. 90 güne kadar hapis kararı veriliyor. ama saçma bir yasa.

borctan dolayi hapis cezasi yok ama taahhudu ihlalden var

Grande latte

Vayt caklit moka

sert kahve severim diyorsan, americano
ben düz insanım diyorsan, latte
sütlü olsun ama kahve tadı fazla olsun diyorsan,ristretto bianco
kahve olmasın sütlü dersen, chai tea latte
farklı sütlü ve tadı olsun diyorsan, soya sütlü nane aromalı chai tea latte

Mocha öneririm. Seveceğinizi tahmin ediyorum. Latte de olabilir.

Tatlı seviyorsan buzlu white moka, daha tatsız dersen düz moka. Yok acı olsun diyorsan cold brew.

grande venti diyecem diye kasmana gerek yok, kucuk orta buyuk demen yeterli

Vendi caramel mocha

kahve sevmiyorsanız chai tea latte öneririm ama biraz bayabilir.

Hepinize teşekkür ederim. Latte aldım ama beğenmedim çok köpüklüydü. Sırayla deneyeceğim, cevaplarınızı silmeyin lütfen.

naneli cai tea latte

Toffee nut latte (kendinden şekerli seversen)
Bi de yağsız sütle de dene latteyi daha fresh oluyo
Vanilyalı sütlü filtre kahve (yine kendinden şekerli)

Starbucks'ı bi bok sanmasın, normal bi kafe olduğunu unutmasın, aşırı anlam yüklemesin.

sade filtre kahve iyidir. bildiğin filtre kahve. Sütlüsü de var.

kahveden anlamazsan muhtelemen kahve fanatiğide değilsin yani içmesende olur çünkü kahve iğrenç bişey hele starbucksda , git sıcak çuklat al baya iyi

@balibaligi +1,
sturbucks'ı abartma, sturbucks'ı övme. sturbucks'a anlam yükleme.
yalnızca bi' diğer kahveci...
: White Chocolate Mocha

ipad air

Ulan zaten apple ürünü o. Android soruyorum

evet ama jailbreak ile android yapabilirsiniz ve cok cok hizli oluyor.

Yav ios aldıktan sonra niye amele gibi android yapayım :D iphone ekran hissiyatı olan ucuz android tablet arıyorum ben :D

Öyle tablet yok diyenler yazmasın

asdasfasdf ya ne güldüm ikinize.

öyle tablet yok

Öyle tablet yok diyenler yazmasın dedim ya?

Hemen öyle tablet yok. Ya varsa? Nerden biliyon?

apple ürünlerini, apple ürünü yapan o ekran hissiyatı zaten.
velhasıl, apple'ın ürettikleri dışında benzer ekran hissiyatına sahip
"öyle bir tablet yok".

His derken ekran kalitesinden ziyade dokunmaktikten bahsettiğini varsayıyorum.

Belli düzeyin üzerindekilerin hepsi kapasitif. Bilinen markaların nispeten ucuz tabletleri arasında fark yoktur ama bu soru sorulduğuna göre ister istemez fark hissedeceksin.

Ekran hissiyatından kastın ne anlamadım.

arkadaş ekran yağ gibi aksın işte diyor uzatmayin

malesef oyle bi tablet yok

Sony Xperia Z3 tablet geçti bir ara elime. Gayet takılmadan canavar gibi çalışıyordu. Olay işlemcide bitiyor.